30. Bölüm

4.9K 542 231
                                    

Keyifli okumalar

Gözlerimi açtığımda yüzümde hâlâ bir tebessüm vardı. Dünkü anılarım ve gelecek için umut dolu düşüncelerimle doluydum. Yavaşça kalktım, ellerimi kaldırıp gerinerek uyanışımı tamamladım. Yatağımın üzerinde sağa sola dönerek enerjimi tazeledim. Etrafta dans eden sabah ışığıyla birlikte yüzümdeki tebessüm daha da büyüdü.

Zıplarcasına ayağa kalkıp dolabıma doğru yöneldim. Hayat dolu renklerle süslenmiş giysilerim arasında, dünkü Dougal'la geçirdiğimiz anılar aklıma geldi. O anlara gözlerimi kapattığımda hala kalbimde hissedebiliyordum. İçimdeki sırıtan neşe ile dolabımı karıştırırken, bir yandan da dün yaşadıklarımızı tekrar yaşıyormuş gibi hissediyordum.

Hatırladıkça yüzümdeki tebessüm bir an olsun solmuyor, sanki bu mutluluğu sonsuza kadar sürdürebileceğimi düşünüyordum. Dünkü vakitlerde yaşadığımız o heyecan ve neşe dolu anlar, beni bugün de coşkulu bir şekilde harekete geçiriyordu. Hayatın içindeki bu küçük ama değerli anları yaşayabilmek gerçekten harikaydı.

Dolabımdan seçtiğim kıyafetlerle giyinirken, içimdeki enerji ve coşkuyla bugünün benim için ne getireceğini merak etmeye başladım. Dün Dougal'la yaşadığımız vakitlerin beni ne kadar motive ettiğini hissedebiliyordum. Tamamen bana ait olan yeni bir günün tadını çıkarmak için hazırlanıyordum çünkü bugün benimle buluşmayı teklif etmişti.

En iddialı duran elbiselerden birini giyinip örgülü saçlarımı çözmeye başladım. Kıvır kıvır olan saçlarımı önlerden tutup kıvırarak arkada topladım ve geri kalanını açık bıraktım. Buraya gelirken getirdiğim çantamdan allık, rimel ve hafif bir ruj sürerek hazır olduğuma emin oldum. Aslında bu malzemeleri Alanna için getirmiştim ancak ona vermekten vazgeçmiştim.

Aşağıya indiğimde yüzümde gülümsemem beni yalnız bırakmıyordu. Vücudum da zihnim de tazelemiş, kalbimdeki tüm boşluklar dolmuş gibi hissediyordum. Bir adam bir kadına bu kadar mutluluk vermemeliydi ancak veriyordu işte. Hayatim boyunca bu kadar mutlu bir kadın olacağımı düşünmezdim. Hayatta bildiği tek şey silah, silah ve yine silah olan, ölümü normalleştirmiş ve vatanı uğrunda ölmeyi çoktan kabullenmiş bir kadının yaşamak için böyle büyük bir sebebi olmamalıydı. Aşk denilen duyguyu insanlar yüzyıllar boyu anlatsa da benim için asla bir şey ifade etmezdi. Şimdi bu aşkı tüm ruhumda hissediyordum. Her geçen gün daha da derinleşen bir şekilde.

"Herkese günaydın" diye seslendim kahvaltı salonuna girdiğim anda. Tüm kale halkı güne çoktan başlamış, kahvaltılarını neşe içinde yapıyorlardı. Dougal, her zamanki yerine oturmuş masanın hakimi olduğunu belli eder bir tavırla kollarını iki yana açmış oturuyordu. Diğerleri kendi aralarında sohbet ederek kahvaltı yapmakla meşguldü.

Dougal'la gözlerimiz kesiştiği an onu süzmekten başka bir şey düşünemedim. Yüzümdeki gülümseme ona da bulaşmış gibi dudakları iki yana kıvrıldı. Diğer günlere nazaran hiç görmediğim güzel krem rengi bir gömlek giymişti. Gömleğinde sarı hasır ipliğine düğümler ön kısmında düğme görevi görüyordu. Kollarını birkaç kere katlamış, nasırlı büyük ellerindeki parmakları masanın üzerinde hareket ediyordu. Dougal'ın varlığı, bana aşkın nasıl hayatımı değiştirebileceğini göstermişti.

"Günaydın Mil" duyduğum ses ve tabirle bakışlarımı Dougal'dan ayırmak zorunda kaldım çünkü Alanna bana Mil diye seslenmişti. Çatılan kaşlarımı fark eden Alanna'nın yüzündeki gülümseme solarken, beni artık hatırladığını fark ettim. Alanna bana bal anlamına gelen Mil diye sesleniyordu eskiden.

Ona cevap vermeden asılan yüzümü toparlamaya uğraşmadan Dougal'ın hemen yan tarafında  hazır bekletilen boş sandalye ve servis tabağına doğru adımladım. Sandalyeyi çekip oturduğumda hemen solumda kalan Dougal'ın kahvaltısına henüz dokunmadığını fark ettim. Çatalı elime almamla Dougal da kendi çatalına uzanmıştı.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Where stories live. Discover now