22. Bölüm

4.5K 490 444
                                    

Keyifli okumalar❤️

.

DOUGAL

"Ve, küçük kızım Nina." Babasının yanına gelen kızıl saçlı kızla göz göze geldiğimde kırmızı yanaklarıyla bana gülümsediğini gördüm. Bakışlarımı anında yüzünden çekerek İrlanda temsilcisi Oscar'a döndüm. İnce bıyıklarıyla kızını izliyordu.

"Hoş geldiniz leydim" dedim ancak bunu söylerken içimden kıza bakmak gelmemişti. Yanımda Alanna'nın kıpırdadığını anladığımda ona dönerek içten bir şekilde tebessüm ettim. Tekrar temsilciye baktığımda yüz hatları gergin duruyordu.

"Kız kardeşim Alanna. Savaş komutanlarım Ewan ve Arthur." Yanımdakileri tanıttığımda bakışlarım sadece Oscar'a sabitti. Alanna, bir adım atarak kızıl saçlı kızın yanına gitti ve onun koluna girerek kadınlara özgü sohbet etmeye başlayarak kaleye doğru yürüdüler. Diğer kız ise annesinin yanında duruyor ve kafasını bir kere bile yerden kaldırmıyordu. Kız kardeşine göre çok daha çekingen olduğu belli oluyordu.

"Kral Royce Boyd ile görüşme talep ettik ancak henüz dönüş yapmadı." Diyen Oscar'a elimle kaleyi işaret ederek birlikte binaya doğru yürümeye başladık.

"Bu aralar çok yoğun. Düzeni sağlamaya çalışıyor. Elbette size geri dönecektir." Oscar'la konuşarak kaleye girdiğimizde diğerleri de peşimizden geliyordu. Kaleye girdiğimiz an misafir salonunun olduğu yerden Alanna'nın yüksek kahkahasına eşlik eden başka bir kadın kahkahası koridor boyunca yayılmıştı. Ben de Oscar'ı oraya yönlendirirken, "Royce Boyd'un kral olması güzel hamleydi. Bu üç ülke için gelecek vaadedecek" diyordu.

Gri pelerinliler misafir salonunun kapısını açtığında, Alanna'nın ayarladığı salonda birkaç müzisyen İskoç geleneksel ezgileri çalıyor, çalışanlar yemek ve alkol servisi yapıyordu. Alanna ve bana arkası dönük kalan kızıl saçlı kızın bir anda samimi olarak bir şeye kahkahalarla gülmesi tuhafıma gitse de Alanna'nın mutlu olması beni de mutlu ettiği için yüzümde tebessüm oluştu. Alanna, gülümserken kafasını kaldırıp benimle göz göze geldiğinde, gülümsemesi muzip bir hâl aldı ve bakışlarını yanındaki kıza çevirdi. Onunla birlikte ben de kıza baktığımda, hâlâ yanakları kırmızı olan kızla göz göze geldik. Kız, ablasına zıt bir şekilde doğrudan gözlerime bakıyor ve bakışlarını kaçırmaya teşebbüs etmiyordu. İki saniye süren bakışmamız esnasında kızın yanaklarının daha da kızardığını fark edip, anında gözlerimi başka yöne çevirdim.

Kalbimde oluşan acı ile yüzümü buruşturup kaşlarımı çatarken, Oscar'ın söylediklerine kulak veremiyordum. Yanımıza yaklaşan bir askerin elindeki tepsiden aldığım alkol bardağını kafama diklediğimde, Oscar'ın sözünün kesildiğini de farketmiştim.

"İyi misiniz majesteleri?" Kafamı aşağı yukarı sallayarak büyük masadaki yerime oturdum. Benim oturmamla herkes masada yerlerini almaya başladığında, servisler de yapılmaya başlamıştı.

Yemek boyunca siyasetten, politikadan, eski kral William ve Royce Boyd'tan, İrlanda için kafamdaki planlardan bahsetmiştik. Çok uzun süren neşeli bir yemek olmuştu. Oscar ve ailesi saygıda kusur etmeyen iyi yetişmiş bir aileydi. Kafamdaki plana göre İrlanda'ya güvendiğim Kurt klanı savaşçısı Rob'u göndermeyi düşünüyordum ancak Rob'tan hiçbir iz yoktu. Amcam aslında klanıma gelecekti ancak Rob'un kaybolduğunu öğrendiğimizden beri onu arıyordu. Ben de her yere adamlarımı yollasam da Rob'tan hiçbir iz yoktu. Rob'u bulana kadar Oscar'ın İrlanda'da temsilci olarak kalmasını uygun görmeye karar vermiştim.

Ancak beni geren, yemek boyunca uzerimde hissettiğim dikkatli bakışlardı. Birkaç kere yanlışlıkla göz göze geldiğim, isminin Nina olduğunu öğrendiğim kız beni açık açık izlemeyi tercih ediyordu. Bu güzel kızın ilgisi neden beni böylesine geriyordu anlam veremiyordum ama içimdeki özlem hissi kalbimi sıkıştıracak kadar güçlüydü. Sanki bir şeyler yanlış veya eksik gibi hissediyordum. Adını koyamadığım bir şekilde.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Where stories live. Discover now