7. Bölüm

7.5K 633 96
                                    

Keyifli okumalar 🌿

"Neden hiç yorulmadın?" Diye soran Dougal ile yerdeki adamdan gözlerimi çektim. Melek, Arthur'un burnunu eliyle düzeltmeye çalışırken adam acıdan bağırıyordu.

"Teknik derken bunu kastediyordum size lordum. Öncesinde ısınma yaparak kaslarımızı açtık."

"Peki, senden en iyi savaşçılarımı çalıştırmanızı istersem kabul eder misiniz?" Dougal'ın sorusuyla bulunduğumuz yerde sessizlik olmuştu. Acıdan bağıran adam bile bağırmayı kesmiş bizi dinliyordu. Bakışlarım Emir ve Melek'e kaydığında, Emir kabul etme diyormuş gibi bakıyordu. Melek ise bizimle ilgilenmeden adamın burun kemiğini bir anda yerine oturtunca, adam tekrar acıyla bağırdı.

"Bu uygun olur mu lordum? Ben bir kadınım ve sizin en iyi savaşçılarınızı eğitmek dedikoduya sebep olabilir" Dougal kısa bir an düşünüp bulunduğumuz yere göz attı.

"Eğer kabul ederseniz burada her gün çalışmanızı istiyorum. Siz tamam diyene kadar adamlarım sözünüzden çıkmayacak" gerçekten Büyük Britanya'nın en güçlü klanının savaşçıları, benim eğitimim altına girecek miydi yani?

Tekrar bizimkilere döndüğümde Emir zaten kabul edeceğimi anlayıp Türkçe küfür savurdu. Dougal'a dönen bakışlarımla bir süre yeşillerinde kaldım. Ardından gözlerimi onaylar gibi kapatıp açtım.

"Pekala kabul. İsterseniz siz de eğitime katılın lordum" dediğimde Emir'in keyifle gülümsediğini anlamam için ona bakmama bile gerek yoktu. Dougal yine düşünüyormuş gibi Ewan'a döndü. Onun bakışlarıyla ben de Ewan'a baktım ama Ewan'ın tüm ilgisi ve bakışları Melek ve Arthur'daydı. Az önceki eğlenen ifadesi gitmiş yerine ciddi bakışlar gelmişti. Rob ise kımıldamadan bekliyor ve sadece önüne bakıyordu.

"Önce sizi izleyeceğim" diyen Dougal'ın sesiyle yine ona döndüm. Yüzünde bu sefer eğlenen bir ifade vardı.

"O zaman her sabah kahvaltıdan 2 saat önce savaşçılarınız burada olacaklar. Bir dakika bile geç kalmayacak kimse. Ayrıca dediğim her şeyi uygulamanız da önemli olacak. Bunları yapabilirseniz yarın eğitime başlayalım. Ancak benim de bir şartım var."

"Dediklerin kabul edilebilir. Şartın nedir?" Diye sordu Dougal yine ilgili bir bakışla.

"Siz de bize kılıç kullanmayı öğreteceksiniz" dediğimde Dougal bu kez tek kaşını kaldırıp ardından açık açık gülümsedi.

"Şartın uygundur Tuğra. Yarın sabah görüşürüz" diyerek Arthur'a bir bakış attı. Arthur, Melek'e teşekkür edip ayağa kalktı ve Ewan'la da birlikte üçü yanımızdan uzaklaştı.

"Bu iş başımıza bela getirecek Tuğra" diyen Emir'e döndüm.

"Boğazımıza kadar belaya battık zaten Emir. Daha ne olabilir ki?"

.
Aslında bu sözü söylerken büyük konuştuğumu ve bu yaşadıklarımızın daha sadece başlangıç olduğunu çok geç fark edecekti Tuğra. Hatta hikayeye bile daha başlamadığımızı, son anlarımı yaşadığımı düşündüğüm bir zamanımda anlayacaktım. İşte o aydınlanma anındaki düşüncelerim ile şimdiki düşüncelerim arasında olan uçurumu ve yaşanmışlıkları da elbette...

🌿

"Gözlerimi açtığımda hava henüz aydınlanmamıştı bile. Kahvaltıdan iki saat önce antreman demiştim ama kahvaltının 7'de olduğunu o an neden düşünmemiştim ki sanki. Neyse saat 5'te en iyi antreman yapılırdı değil mi? Oflaya puflaya, kendime küfürler ede ede yataktan kalktım. Yatmaya iyi alışmıştım anlaşılan. Kamuflajlarımı giyinirken kendime hâlâ sövmeyi de ihmal etmiyordum. Ben normalde bu saatte zinde olurdum, buraya geldiğimden beri formdan düşmüştüm. Aslında böyle olması bir yandan iyi olmuştu. Eski formuma kısa sürede kavuşurdum inşallah.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin