6. Bölüm

10.9K 866 193
                                    

Yemekten önce Ewan'ın yanına gitmeye karar verdim. Ewan'ın odasına geldiğimde, kapıyı tıklatarak bekledim. Ewan, çok kan kaybettiği için henüz tam manasıyla kendine gelememişti. Halbuki bir kan nakliyle halledilebilecek bir yarası vardı. Ancak bu zamanda kan nakli kullanılmadığı için yarası ölümcüldü.

Kapıyı açan Melek'le göz göze geldik. Baygın yatan Ewan kötü görünüyordu.

"Hâlâ kendine gelmedi mi?" Dudaklarının rengi bile beyaza dönmüştü. Yaralanma esnasında sadece kasık bölgesindeki yaraya odaklandığımız için sırtındaki kılıç yarasını geç fark etmiştik ve Melek fark eder etmez müdahale ettiği için kanamayı durdurarak ölümcül bir sonucu önlemişti. Sırtındaki yaradan baya kan kaybettiği için de dudaklarının bile rengi değişmişti.

"Kana ihtiyacı var ama kan grubunu öğrenebileceğim malzemem yok. Bana 0 rh negatif kan gruplu biri lazım ki Ewan'a kan nakli yapabileyim. Gerçi testler yapılmadan bu bile riskli."

"Albaya soralım o kan grubunu biliyor. Belki 0 negatif çıkar şansımıza" dediğimde Melek'te bana kafasını salladı.

"Kan vermeden iyileşmez mi diyorsun?" Dedim Ewan'ı incelemeye devam ederek.

"Kendine geldi ama çok bitkin Tuğra. Vücudunun kendini toplaması gerekli. Ayrıca bilinci normal çalışmıyor çünkü sabah beni tanımayıp bana sarkıntılık yaptı ve cümlesinin ortasında uyuyakaldı." Melek'in sözleriyle hafif tebessüm ettim.

"Geleneksel yöntemler mi denesen? Tıbbi olarak yapabileceklerimiz sınırlı" dedim düşünceli bir ifadeyle.

"Şanslıymış ki karşısına askeri bir doktor çıkmış. Asker olduğum için arazi ve botanik dersleri de aldım ve hobim olarak bitkilerden iyi anlarım. Sabah denedim bile yaptığım çayı birazdan içireceğim. Kan nakline gerek kalmadan iyileşir inşallah" dedi. Şartlar elverdiği ölçüde elinden geleni yapıyordu. Sadece Ewan değil bütün yaralılarla ilgilenmişti neredeyse.

"Senin burada olman büyük şans Melek" gülümseyerek devam etti.

"Yine de elimizde bir 0 rh negatif kan gruplu biri olsa fena olmazdı. Herkese kan verebilen tek grup o." Yapacak bir şey yoktu.

"Sen burada mısın? Ben yemeğe iniyorum" diyerek ayağa kalktım.

"Çayı içirip geleceğim sen in" dediğinde kafamı sallayıp son kez Ewan'a baktım ve odadan çıktım.

Aşağı salona indiğimde kahkaha sesleri geliyordu. Klanda resmen yas havası varken kim böyle kahkaha atıyor diye merak etmeme gerek kalmadan salonda albayla birlikte gelen Cora'yı gördüm. Tam karşısında sinirden elindeki kaşığı sıkan Alana'yı da. Emir'de burada albayın yanında oturuyordu. Bu akşam yemek salonu biraz daha kalabalıktı.

"Hepinize afiyet olsun" diyerek kimseye bakmadan direkt Emir'in yanına oturdum. Kafamı kaldırıp Alana'ya baktım ve göz göze gelince ona tebessüm ettim.

"Amcamda her yemekten önce ve sonra afiyet olsun der Tuğra. Bu sadece onun lafı sanıyordum sen de aynısını söyledin" diyen Alana'ya gülümsemeye devam edip albaya döndüm. Bu bizim ülkede normal bir durumdu.

"Madem konusunu açtın Alana, o zaman şimdi söyleyeyim. Herkese bir duyurum var. Tuğra benim öz kızım. Gerekli belgeleri krala yolladım. Yakında resmi olarak kayıtlara geçecek. Siz de önceden öğrenin" diyerek karşı masada kendi savaşçılarına baktı albay. Aslında sanki onlara duyurmuş gibiydi. Bakışlarımı ben de karşı masaya çevirdiğimde, albayın kırmızı kilt giyen savaşçılarının yemeklerini bırakmış bana nefret diyebileceğim ama sanki küçümseyici de olan bir duyguyla baktıklarını gördüm. Sanırım şu varis, liderlik, erkek lider tarzı muhabbetlerden ötürü liderlerin kızı olmamı hoş karşılamayacaklardı. Bilmedikleri ise seneye herkes tarafından ölmüş bilinecektim. Tabii evime dönebilirsem...

TUĞRA [İNVERNESS 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin