24. Bölüm *Ya çok gülecek, ya çok ağlayacağım..*

38 5 3
                                    


İş ve hayat yoğunluğundan resmen hikayeyi unuttum 🤦 geç gelen bölümü iyi okumalar..

***

Sabah erkenden uyanan Neva daha yataktan çıkmadan bir çarpıntının kendisini tuttuğunu hissetmişti. Bunun sebebi henüz olmamış ve konuşulmamış ancak kesinlikle dile getirilmesi şart olan konular mıydı yoksa yalnızca dün gece Ömer'in kapıya gelip tüm hasretini kalbine doldurması mıydı bilemiyordu. O'nu içeri almak, eskisi gibi muhabbet etmek, başını omzuna yaslayıp film izlemek gibi hayallerin hep aklında olması işini kesinlikle kolaylaştırmıyordu. Üstelik şu aşamada bunlar yalnızca hayal olmaktan azıcık daha fazla gibiydi.

Yataktan kalkıp ilk iş dolabın başına geçti. Neva doğal güzelliğe daha çok önem verir pek makyaj yapmazdı. Hatta rahatlık ve şıklık arasında sıklıkla rahatlığı seçerdi ve bu yüzden bir ton kıyafeti olsa da tercihi hep bir kot pantolon ile bir kazak veya sıradan bir üst olurdu.

Bugün azıcık, ama azıcık farklı olmak istiyordu. Neva bu yüzden uzun zamandır giymediği toprak tonlarındaki volanlı eteğine uzandı. Üzerinde çok iyi duruyor olmasına rağmen gerçekten çok ama çok az etek giyiyordu ve bunu giymek onu kesinlikle bambaşka gösterecekti.

Tam balıkçı yaka, el bileklerini örtecek kadar uzun kollu krem renkli ince triko kazağını eteğinin üzerine seçti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Tam balıkçı yaka, el bileklerini örtecek kadar uzun kollu krem renkli ince triko kazağını eteğinin üzerine seçti. Koyu kahverengi, tenini hafifçe belli eden külotlu çorabını giydi. Eh, bu çorap senelerdir yalnızca bu etek için gardıropta bekliyordu. Nasip bugüne idi demek.

Çorabı giydiğinde şu haliyle çorap reklamlarını andıran ince, uzun ve biçimli bacaklarına baktı. Ah, genetik bir yana senelerce pilates derslerinde az emek vermemişti.

Kıyafetleri giydikten sonra saçlarını dümdüz bıraktı. Göğsünün hemen altına dek uzanan minik madalyon kolyesini de taktı ve eteğin kendine ait acı kahve kemer ile aynı renk kısa botlarını bulduğunda hazırdı. Üzerine koyu yeşil, belden oturan yün karışımlı kaşe montunu giydi ve kapıdan çıktı.

Ömer'in kapısına bakarken neden kendisini bir randevuya çıkıyormuş gibi hissettiğini bilmiyordu. Aslında ortadaydı, onca hazırlık ve çarpıntı tam olarak böyle hissetmesine sebep oluyordu.

Yutkundu. Kapıyı nazikçe, ne sert ne de fazla yumuşak şekilde tıklattı. Açılması beş saniye bile sürmemişti, bunun anlamı Ömer'in kapıda bekliyor olması olabilir miydi?

Fazla hayal kuruyorsun, lütfen dur.

Ah, işte karşısındaydı. Yine o akşamki gibi taranmış ve şekillendirilmiş saçları pürüzsüz alnını ve şekilli, erkeksi kaşlarını açığa çıkarmıştı. Dün gördüğüne göre sakalları oldukça kısaltılmış ama halen kirli sakal denebilecek düzeyde idi. Kendisine bakan yeşil gözleri..

Neva irkildi. Dikilmiş adamı süzüyordu resmen! Bu harika yakışıklılığa kapılıp gitmemek biraz zordu gerçi. Ömer her zamankinden daha bakımlı ve hoş görünüyordu.

KARLAR ALTINDA AŞKWhere stories live. Discover now