(1)

3.4K 210 176
                                    


.
.
.

Geceye meydan okuyan ay ışığı altında, deniz kenarında yürüyordum. Sigaramdan çektiğim nefesi sakince bırakıp dumanların havaya karışmasını keyifle izledim.
Hayattaki en sevdiğim şey gece yürüyüşleri yapmaktı.
İnsanlar evlerine çekilmiş, sokaklar sessizliğe bürünmüş oluyordu. Sahillerdeki sinir bozucu insanlar gitmiş, yerine huzur verici sessiz yerler kalıyordu geceleri.
Gün içerisinde yaşadığım bütün siniri stresi gece yürüyüşlerim sayesinde atlatıyordum.

Bugün deniz kenarında yürüyüş yapmaya karar vermiştim. Kıyıya çarpan dalga sesleri eşliğinde sigaramı içerek yürüyordum. Hafiften esen rüzgar tenime nüfuz ederek ürpermemi sağlamıştı.

Gördüğüm kayaya doğru yürüyüp yavaş bir şekilde kayaya oturup denizin sesini daha dikkatli dinlemeye başladım. O sırada biten sigaramın izmaritini kayaya bastırarak söndürdüm.
Yan tarafımda oluşan küçük hareketlenmeyle irkilerek oraya döndüm.

Gözüme çarpan sevimli kediyle, korktuğumdan dolayı gerilen yüz ifadem rahatladı. Çok tatlıydı. Onu yanıma çağırdım.

"Oh, küçük şey seni! Beni korkuttun. Gel bakalım yanıma hadi."

Miyavlayarak yanıma doğru yaklaştı. Oturduğum yerde eğilerek başını sevdim. Kedi ise durmadan bacaklarıma sürtünüp sevimlilik yapıyor, bazende miyavlıyordu.
Bu görüntüyle gülümsemeden edemedim.
Şu hayatta hayvanlar kadar sevdiğim bir şey yoktu. Hayvanlar çok değerliydi benim için. Onlar insanlar gibi zarar vermezlerdi. Seni üzmezlerdi. Onlar masumdu.

Uzanıp kediyi kucağıma aldım. O da hiç karşı çıkmadan sıcak bedenime sokuldu. Başını okşamaya devam ettim. Mayışan kedinin çıkardığı mırıltılar beni daha da huzurlu hissettirmişti. Birkaç fotoğrafını çektim kedinin.
Kamerayı çevirip kediyle birlikte selfie çektim. Sanırım bütün galerim böyle hayvanlı fotoğraflarla doluydu.

Bir süre daha kediyle oyalandıktan sonra yürüyüşüme devam etmek için dikkatli ve nazik bir şekilde kediyi üzerimden kaldırdım. Ayağa kalkıp üzerimi silkeledim.
Her ne kadar bırakmak istemesemde kediyi orada bıraktım.

"Görüşürüz minik kedicik."

Dilime dolanan şarkıyı mırıldana mırıldana ilerlerken dalmış olmalıyım ki, deniz kenarına biraz yakın olan limana kadar yürümüştüm.
Bu tarz yerler hoşuma gidiyordu. Yeni bir sigara daha yakıp limanın içine doğru yürüdüm.
Telefonumu çıkarıp saate baktım.
Saat 02.26 idi. Bu saatte limanda kimse olmazdı. Deniz kenarında benim gibi yürüyüş yapan tek tük insanlarda yoktu artık.
Tek başıma ıssıs limanda, konteynerlerin arasında yürümeye devam ettim. Yük gemilerinin ihtişamına bakarak ilerliyordum.

Gelen bağırış sesleri beni yerime kitlemeye yetmişti. Hızla sigaramı yere atıp, temkinli adımlarla seslere ilerledim.
Kavga gürültü hoşlandığım bir şey değildi. Nefret ederdim.
Böyle durumlarla karşılaştığımda polisi aramaktan çekinmezdim. Ve şuan duyduğum sesler ciddi bir durum olduğunu haykırıyordu bana.

Her ne kadar korksam da seslere doğru gitmekten çekinmedim. Birinin başı dertte olabilirdi.

Seslere yaklaşmıştım.
Hemen önünde durduğum konteyner dan temkinli bir şekilde kafamı hafifçe dışarıya uzattım.
Yaklaşık yirmi metre uzağımda bir grup iri cüsseli adamlar görüş açıma girdi. Hepsi ellerini önlerinde birleştirmiş öylece dikiliyorlardı.
Daha sonrasında gözlerim yerdeki, acı içinde kıvranan adama ilişti.
Hemen önünde duran ve sırtı bana dönük olan adama yalvarıyordu.
Sırtı bana dönük olan adam ise onu duymamış gibi yaparak karnına sert bir tekme geçirdi.
Bu olaylara bu kadar yakından şahit olmak kanımı dondurmuştu. Gözlerim korkuyla irileşmişti.
Ve en kötüsüyse adamlar silahlıydı.

Bende o sırada en büyük hatayı yapıp, oradan sessizce çekip gitmek yerine orada kalıp video çekmeye karar vermiştim. Çektiğim videoyu polise götürecektim. Bu yaptıkları cezasız kalmamalıydı.

Hemen elimi cebime atıp telefonumu çıkardım. Hafifçe yere eğildim. Kameraya girdim. Telefonu çok hafif ardına saklandığım konteyner dan dışarıya çıkardım. Telefonun açısını ayarladıktan sonra video için kameranın kayıt tuşuna bastım.

Kayıt tuşuna basmamla karanlık limanda oldukça dikkat çeken flaş ışığının açılması bir oldu. Ağzımdan çıkan küfüre engel olamadım.
"Siktir!"
Flaşın açılmasıyla tüm gözler bana dönmüştü tabikide!

"KİM VAR LAN ORADA!"

Duyduğum kalın ses ile çok fena boka bastığımı hissettim.
Hiç beklemeden koşmaya başladım.

"KAÇMA GEL LAN BURAYA!"
"YAKALAYIN ŞUNU! CANLI GETIRIN ZARAR GELMESIN!"

Arkamdan gelen bağrışmalarla hızımı dahada arttırdım. Bacaklarım korkudan titremeye başlamıştı.

Lanet olsun neden bu kadar aptal olmak zorundaydım ki?? O flaş nasıl açılmıştı? Ben açmamıştım! Rezil bir insandım. Sanırım aptallıkta hiç bir insan beni geçemezdi.

Gerçekten çok fena boka basmıştım.
Tüm işi batırmıştım. Sıçtım. Tam anlamıyla sıçtım.

Titreyen bacaklarıma hakim olarak koştum. Peşimden geliyorlardı. Koskoca deniz kenarında nasıl izimi kaybettirirdim, nasıl kurtulurdum bilmiyordum.
.
.
.
SONNNNNN

Yazım hatalari için üzgünüm.

Bölüm kısa olabilir bir dahakine daha uzun yazmaya çalışırımm..

Umarım ÇOK seversiniz..

I'M FUCKED UPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin