(2)

2.7K 218 230
                                    

Titreyen bacaklarıma hakim olarak koştum. Peşimden geliyorlardı. Koskoca deniz kenarında nasıl izimi kaybettirirdim, nasıl kurtulurdum bilmiyordum.
.
.
.

Umutsuzluk duygumu bir kenara atıp daha da hızlandım. Limandan çıkıp koşmaya devam ettim.
Deniz kenarındaki yürüyüş yolundan sapıp çimenlik alana koştum.
Çimenlik alandan sonra cadde vardı.
Amacım caddeyi geçip sokakların arasına dalmaktı. Belki o zaman kurtulabilirdim.

Caddeye vardığımda arabalara dikkat ederek karşı tarafa geçtim. Önüme çıkan ilk sokağa daldım.
Sokaklarda sürekli farklı yollara saparak izimi kaybettirmeye çalıştım.
Ve sanırım başarılıda olmuştum. Arkama baktığımda kimse gözükmüyordu. Ancak yinede durmadım. Hala tehlikede olabilirdim.
Biraz daha koştuktan sonra bir köşeye gizlendim. Soluklanmam lazımdı. Çok yorulmuştum.
Kısa bir süre dinlendikten sonra yavaşça ayağa kalktım ve evime gitmek için tekrar koşmaya başladım.

Eve vardığımda hızla kapıyı açıp kendimi içeriye attım. Arkamdan defalarca kez kapıyı kilitledim.
Odama ilerleyip kendimi yatağıma attım.
Her ne kadar üşensemde bir duşa girsem iyi olacaktı. Hem kendime gelirdim hem de çok koştuğumdan terlemiştim.

Duştan sonra doğruca yatağıma gittim. Tabii yaşadıklarımdan sonra uyku tutarsa...
.
.
.

Karakola doğru yürüyordum. Çok kısa bile olsa bir video çekmiştim. Dün gece olanları ihbar edecektim.

Gittiğimde ifademi almak için beni bir odaya götürdüler. Yanımda birkaç kişi vardı.
Dün gece yaşadıklarımın hepsini ayrıntılı bir şekilde anlattım. Bana sordukları soruları cevaplayıp çektiğim birkaç saniyelik videoyu izlettim polislere.

Videodan sonra odadaki polislerden bir tanesi bana öldürücü bakışlar atmaya başlamıştı. Yüzü kediye benziyordu. Ama yinede ürkütücüydü. Bu bakışlarla gerilmiştim. Sanki suçlu bendim.
Bana korkunç bakışlar atan adam sinirle bir nefes bir nefes bırakıp odadan hızla çıktı. Gözlerim onu takip etti. Camdan adamı görebiliyordum. Telefonla konuşuyordu. Ve sürekli bana bakıyordu. Telefonu kapattıktan sonra gözden kayboldu.

Birkaç kısa araştırma için beni burada bekleteceklerini söylediler.
Elimde bir belge vardı. Belgede verdiğim ifade ve kimlik bilgilerim, telefon numaram, ev adresim gibi şeyler yazıyordu.

Yanıma oturan bedenle kafamı o tarafa çevirdim.
İri cüsseli, takım elbiseli bir adam yanıma oturmuştu. Elbisesi ve siyah mat rugan ayakkabıları resmen ben pahalıyım diye haykırıyordu.
Gözlerinin biri tek biri çift göz kapaklıydı.
Çok yakışıklı görünüyordu.

Kafasını bana çevirip göz kırptı. Bu hareketiyle birazcık utanım kafamı eğdim.
"Neden buradasın?" Derin sesi kulaklarımı doldurdu. Sanki bu sesi bir yerden tanıyordum.

"Gece bir olaya tanıklık ettim. Onu ihbar etmiştim." Dedim kısa keserek.

"Peki sen neden buradasın?" Diye sordum onun gibi.
"Bir arkadaşım için..Adın ne bu arada?"

"Jungkook. Jeon Jungkook. Senin adın ne?"

"Kim Taehyung."

"Memnun oldum Taehyung."

"Bende.. bende memnun oldum."dedi. Kısa sohbetimizden sonra bana sırıtarak bakmaya başlamıştı. Biraz gerilmiştim. Garip birine benziyordu.

"Bakabilir miyim?" Dedi elimdeki belgeyi göstererek.

Hiç bir artniyet aramamıştım bunun altında. Sanırım ifademi merak etmişti. Birşey demeden uzattım elimdeki belgeyi.

Kısa bir süre dikkatli bir şekilde inceledi belgeyi. Bakarken tekrar bir sırıtış belirdi yüzünde.

I'M FUCKED UPOnde histórias criam vida. Descubra agora