(13)

1.1K 94 12
                                    

"Ben.. çok teşekkür ederim.. ne diyeceğimi bilmiyorum."

Öyle sıkı sarılıyordu ki, boğulacaktım neredeyse.

Geri çekildiğinde burun buruna gelmiştik. Gözlerine baktığımda öleceğimi düşündüm bir an. Hala dolu gözleri, öyle derin bakıyordu ki, bakışları altında eziliyordum.

Aramızdaki santimleri sıfıra indirerek dudaklarımızı birleştirdi ve bizi duygu dolu, uzun bir öpüşmenin içine sürükledi.
.
.
.

~Taehyung~

Beni peşinden sürükleyen minik tavşana bakıp, onu yememek için zor tutuyordum kendimi.

Bana hediyesi varmış? Ne yeni benim minik tavşanım beni düşünüp bana hediyemi almıştı?

Bir küçük öpücüğü bile benim için pahabiçilemez bir hediye gibiyken, gerek varmıydı benim için birşeyler yapmasına? Varlığı bile tüm servetimden bin kat daha değerliyken? Onun için canımı bile verebilecekken? Gülüşü benim için bir cennetken, beni düşünüp bana hediye vermesine gerek varmıydı? Bir tane gülse yetiyordu ki bana?

Bunların haricinde beni etkileyen şey, hayatımda ilk defa birinin bana bir hediye verecek olmasıydı. Zor bir çocukluk geçirmiştim ben. Annem yoktu. Babamsa beni umursamazdı. Bırak bana hediye almayı, sorsam kaç yaşımda olduğumu bilmezdi babam o zamanlar..

Hayatımda ilk defa bu duyguyu yaşıyordum. Birinin beni düşünmesi.. ve bu kişinin senin en sevdiğin insan olması.. duygularının karşılıklı olması..

Düşüncelerimden sıyrılıp, beni peşinden sürükleyen minik tavşanıma cevap verdim.

"Hediye mi? Gerçekten mi?"

Sevimli kıkırtılarını salıyor, bana cevap vermiyordu.
Bir anda bana seslenip durdu.
Meraklı bakışlarımla ne olduğunu anlamaya çalıştım

"Taehyung!"

"Gözlerini kapat!"

Anlamazca ona bakarken konuştum.

"Ne?"

"Hadi! Gözlerini kapat." Dedi tekrardan ve sonrasında hemen arkama geçip minik elleriyle gözlerimi kapattı.
Bu tatlı hareketine gülümserken, ona uyarak ilerlemeye başladım.

Ellerini gözlerime siper etmiş, beni yönlendiriyordu.

Bir süre sonra durduğunda bende durdum.
"Sakın gözlerini açma! Daha değil." Dedi ve sonrasında ellerini gözlerimden çekti.

Sözünü dinleyip, ellerini kaldırsa bile gözlerimi açmadım. Bir kapı sesi duyduğumda beni bir odaya sokacağını anlamıştım.
Heyecandan ve sevinçten beni nereye getirdiğini hiç takip etmediğim için, nereye geldiğimiz konusunda hiç bir fikrim yoktu ve bu beni daha da meraklandırıyordu.

Kolumu tutup beni ilerletmeye başladığında temkinli adımlarla ona uydum.
Bir süre sonra beni durdurduğunda sesini duydum.

"Hazır mısın?"

"Hmhm." Diyerek karşılık verdim.

"Üç diyince aç gözlerini."

"Bir.. iki.. üç!"

Yavaşça gözlerimi araladığımda, gözlerim doğrudan karşımdaki tabloya çarptı.

Kendi suratımı tabloda görmemle neye uğradığımı şaşırdım. Ağzım şaşkınlıkla aralanmıştı. Kalbim tekledi, göğsümün sol yanına inanılmaz bir acı dalgası yayıldı.
Derince yutkundum ve bir adım tuvale yaklaştım. Bu beklediğim bir şey değildi. Jungkook'un böyle bir hediye yapacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Bu hamlesi beni derinden sarsmıştı. Bu hayatımda alıp alabileceğim en güzel ve önemli bir hediyeydi, Jungkook'tan sonra.

I'M FUCKED UPWhere stories live. Discover now