Lee Know

1.3K 197 142
                                    

Geldiğim bu adreste de ona dair hiçbir iz bulamadan dönüyordum. Seul'un bütün ıssız izbe yerlerine girmiş, birçok barını gezmiştim. Sanki yer yarılmışta içine girmiş gibi hiçbir yerde yoktu. Umutsuz şekilde yürürken birden çarpan şimşek ile az kalsın ödüm bokuma karışacaktı. Yağan yağmurda hızımı artırarak yürümeye devam ettim.

Şu an karşımda duran, tek dostum diyebileceğim Felix'in gündüz Kore'nin en sevimli pastanesi olan gece ise popüler bir gece kulübüne dönüşen mekanına baktım. Yine eli boş dönmüştüm.

Oldukça lüks olan bu mekana, benim elimi kolumu sallayarak girmem, sırada bekleyen zengin züppelerini her seferinde şaşırtıyordu. Yüzlerindeki o ifadeyi izleyerek içiri girmek şu sefil hayatımdaki en büyük zevkimdi. Kapıdan girerken yanlarından geçtiğim korumaların yüzlerini buruşturması biraz sinirimi bozmuştu. Dönüp baktığımda burnunlarını kapattıklarını görmüştüm. "Hadi ama o kadar da kötü kokamam!"

Korumalara fazla takılmadan içeri girdim. Barın en popüler barmeni olan Alejandro'nun gecesi olduğu barın kalabalığından belli oluyordu. Alejandro'ya selam verip geçtim. Ah bu adamı, her gördüğümde beynimde çalmaya başlayan, Gaga'nın Alejandro şarkısını umursamamaya çalışıp Felix'in yanına oturdum.

Felix"in dibi gelmiş, boyası akmış mavi saçları ile ısrarla çektiği selfieleri bitirip bana dönmesini bekledim. Dibi gelmiş saçlarına inat en iyi pozlarını veren arkadaşım nihayet beni fark ettiğinde gözünün ucu ile baktı.

Bana bir şey söylemek için biraz yaklaşıp  yüzünü buruşturup geri çekilmesi bir oldu. "Hangi kanalizasyon çukuruna düştün orospu çocuğu beynimi dağladın."

"Yalnız anneme küfretmezsek sevirim."

"Afedersin, hangi kanalizasyona düştün piç kurusu oldu mu?"

"Hah şimdi oldu"

"Oğlum bak gerçekten kaç gündür sokaklarda veya benim barımdasın. Eve gidip bir yıkan, biraz uyu en azından hım nasıl olur?"

"Babam denen şerefsizin beni evden attığını unuttun sanırım. Evsizim oğlum ben ne yapmamı bekliyorsun." diye çıkışsam da asıl olayı itiraf etmiştim. "Kaldığım boktan pansiyonda sular kesik iki gündür." Son cümlemi mırıldanarak söylemiştim.

"Bana gel diyeceğim ama biliyorsun ailem arkadaşlarımı istemiyor"

"Felix senin ailen Kore'de yaşamıyor. Sen şuna Seks hayatımın yoğun temposunun bozulmasını istemiyorum desene!"

"Dostum tam bir keşiş hayatı yaşıyorum!"

"Emin misin? Dün gece fıstık gibi bir kadınla çıktın!"

"Çıktım da sanki kendim için çıktım senin için çıktım."

Cebinden bir kağıt çıkardı bana uzattı tam alacakken kağıdı çekti. "Bunu istiyor musun?" Kaşları kaldırıp, çapkın gülümsemesiyle baktı. "Kağıdı istiyorsan bir karşılığı olması gerektiğini biliyorsun?"

Elindeki kağıt benim için çok önemliydi. Babam denen adam, korkak bir işe yaramaz olduğumu iddia edip beni resmen çöp gibi kapının önüne koymuştu. Onun istediği gibi biri olup, onun kölesi olmadığım sürece o eve giremeceğimi söylemişti. Şerefsiz köpek kendisi de fakir itin tekiydi. Asıl amacı annemin parasına tek başına konmaktı ve bunun için beni evden atmıştı.

Para, Felix'e teklif edeceğim bir şey değildi. Şerefsiz nereden buluyorsa hiç parası bitmiyordu. Bu barı ve pastaneyi hangi para ile açtı aklım almıyordu. Ailesi orta gelir düzeyine sahip bir aileydi.

"Ekibi yakışıklı erkekler cenneti gibiymiş içinden birini sana ayarlarım."

"Bana böyle şeylerle gel bebeğim. Kısa kaslı olan tam tipim off o adam ne öyle seninkinden sonra en taşaklı olan o"

Sweet Gangster/MinsungWo Geschichten leben. Entdecke jetzt