Sınav

761 156 74
                                    

Minho'nun belimdeki elleri derin uykusunda bile gevşemiyordu.  Saate baktığımda yaklaşık 6 saattir yatıyorduk. Ve ben son bir saattir, tuvalete gitmek için belimi saran kollardan kurtulmaya çalışıyordum. Yani aslında yerim oldukça güzeldi fakat kendi sağlığımı da düşünmek zorundaydım. Biraz daha yerimde kıpraşmaya devam ettim.

"Ne zaman kıpraşmayı bırakacaksın?"

"Tuvalete gitmem lazım"

Kalkmam için elini bırakması ile kendimi boşlukta hissettim. Yavaşça yataktan kalkıp tuvalete gittim. Sonunda rahatlayıp ellerimi yıkadım. Aynaya bakıp kendime çeki düzen verip çıkacaktım ki, Minjae'nin söyledikleri aklıma geldi. "Tanrım ne yapıyorum ben? Resmen adamı haklı çıkarmak için uğraşıyorum!"

Lavabodan çıktım ve çoktan yataktan kalmış üzerine giyinen Minho'ya baktım. Bana dün çıkardığım pantolonu attı. Birden suratıma doğru atılan pantolon ile kaşlarımı çattım.

"Bir arkadaşım gelecek, bize gerekli olan şeyleri getirmesini istedim. Senin içinde birkaç parça kıyafet getirecek, benimkilerden verirdim fakat sana oldukça büyük oluyorlar."

"Buraya neden geldik?"

"Sana temel birkaç şey öğreteceğim. Mesela silah tutmak ve ateş etmek gibi."

İşte buna gerçekten sevinmiştim. Minjae denen herifin dediği şeyler olmuyordu.

"Buraya gelecek arkadaşım silahlar konusunda uzman sana da uygun silahı bulacağız!"

"Anlamadım? Nasıl uygun silah?"

"Araba kullanmak gibi düşün herkes aynı koltuk arayı ile araba kullanmaz. Muhakkak koltuk ve direksiyon aralığını, aynaları kendine göre ayarlarsın. Silahlarda böyle eline göre en rahat hangi silahı kullanırsan, bu seni o derece daha hızlı olmaya yöneltir."

Heyecanla kafamı salladım. Şu an gerçek anlamda mutlu olmuştum. Bu adamlar tehlikeli adamlardı. Lee Know ise aralarında en sert olanlarıydı. Yaşadığım şeyler, bu hayatta güçlü olanın kazandığını öğretmişti. Ben de güçlü olmaya karar vermiştim.

Ben pantolonumu giyerken Minho dolaptan biraları çıkarıyordu. Biraları masaya bırakıp büyük bir tabak çıkarıp koymuştu. Tam o esnada kapı çaldı ve Minho kapıyı açtı. Kapıya döndüğümde benim gibi ufak tefek bir adam göründü. "Dostum" diyerek birbirlerine sıkı bir sarılma verdiler. Birlikte içeri geçtiler. Adam bana bakıp süzdü. "Bu sefer ki iyiymiş" dedi. Kurduğu cümleye kafam takılsa da, soru sorup asla cevap alamayacağımı bildiğim için es geçtim.

"Merhaba ben Do Kyungsoo" diyerek elini uzattı.

"Merhaba Han Jisung" Adam bir süre bana dikkatle baktı. Elini ensesine atıp kaşıdı.

"Han Soran'ın neyi oluyorsun?"

"Annem de siz nereden tanıyorsunuz?"

"Ablamın yakın arkadaşıydı.  Daha dikkatli bakınca benzettim yoksa Han soyadı sahip çok kişi var. Ama sen tıpkı Soran nuna kopyasısın."

"Ama biz Daegu'da  oturmadık ki?"

Adam kaşlarını çatarak bana baktı. "Bende zaten Daegu'da oturmuyorum. İş için geldim ama bir yıldır Seuol'e dönemedim"

"Üzgünüm bugün neden sürekli mantık hatası yapıyorum ben de bilmiyorum"

"Masaya gelin!" Minho'nun sert sesi ile masaya geçtik.

"Kızarmış soslu tavuk sevdiğin usul"

"Aynı mekandan mı?" diye sordu Minho.

"Aynı mekandan."

Sweet Gangster/MinsungWhere stories live. Discover now