Anılar

590 124 111
                                    

Şimdiden Ocak ayını bitirmiştik. Minho yine aynı huzursuzluğuna dönmüştü. Diğerleri, Jihun'un köşeye sıkıştığını düşünse de Minho onlarla aynı fikirde değildi.

Chun Jihun'un planı basit bir şey değildi. Bu yüzden hepimizin dikkatli olması konusunda sürekli bizi uyarıyordu. Minho'nun gerginliği bir süre devam edecek gibi görünüyordu.

"Ben çıkıyorum, bugün görüşmem gereken birileri var. "

"Yalnız mı gideceksin?" Diye sordu Chan, benden hızlı davranarak.

"Jeongin ve Gnuil ile gideceğiz. Burası sana emanet dostum, çok dikkatli olun ve kimse başına buyruk hareket etmesin."

"Endişelenme ben buradayım."

Minho, bana doğru yaklaşıp, eğildi ve yanağıma bir öpücük bıraktı. "Dikkat et bebeğim"

"Tamam sen de dikkatli ol lütfen!"

Minho yüzündeki sıcak gülümsemesi ile gözlerimin içine baktı. Tanrım o gözlerde sevgiyi görmek çok güzeldi.

"Tamam dikkatli olurum." dedi ve bakmaya doyamadığım gülümsemesini sunup, Jeongin'e "gidelim" dedi.

Onlar gittikten sonra derin bir nefes aldım, çok seviyordum Minho'yu. Hayatımda ilk defa birini bu denli sevmiştim.

Minho çıkana kadar bakışlarımı sırtından çekmemiştim. O güçlü omuzları, benim en büyük dayanağım olmuştu. Minho çıktıktan sonra önüme döndüğümde Chan ile göz göze gelmiştim. Büyük oranda aramız iyiye gitse de, hala ona zaman zaman gıcık oluyordum.

"Başta sana gıcık oluyordum ama uzun zaman sonra Minho'nun gözlerindeki ışıltıyı görmemizi sağladığın için, şu an seni seviyorum, bile diyebilirim."

Chan'ın söylediği şeylere, şaşırmadım dersem yalan olurdu. Bundan çok daha fazlasını söylecek gibi duruyordu. O yüzden tüm dikkatimi ona verip, dinlediğimi belli ettim.

"Minho ile arkadaşlığımız kreş yıllarına dayanıyor."

İşte bu dediğine gerçekten çok şaşırmıştım. "Gerçekten mi?"

"Evet, küçücükken arkadaş olmuştuk."

"O zaman sen de oldukça varlıklı bir ailedensin?"

"Evet öyleyim."

"Yani yanlış anlama ama neden aile işleri değil de, bu tehlikeli dünyaya atıldın?"

"Ortanca çocuk olayı!"

"Nasıl yani?"

"Biz üç kardeşiz ve ben ortanca çocuğum. Babamın zaten çok sevdiği iki oğlu olunca, ortanca çocuğa pek ihtiyaç duyulmuyor. Ben yoluma bu şekilde Minho'nun yanında devam edeceğim dediğim zaman, babamın tepkisi; pisliğini bize bulaştırma da ne yaparsan yap olmuştu. Üstelik ben okulu her kademede birincilikle bitirdim. En çalışkan ve uysal olan çocukta bendim. Her yaptığım işte en mükemmeli hedefledim; başarılı da oldum. Fakat hiçbir zaman 'Bang Chan aferin oğlum' sözünü duymadım."

Anlattığı şeyler tanıdık gelmişti. Buruk bir gülümseme bıraktım. Ben de yıllarca babasından, bir aferin oğlum sözü duymak isteyen zavallı bir çocuktum. Ben düşüncelere dalmışken, yeniden konuşmaya başlayan Chan ile, tüm dikkatimi ona verdim.

"Abim, babamın şirketinde çalışıyordu -hala da çalışıyor.- Sürekli sıkıntı çıkaran biriydi. Şirkete canı istediği saatte gider, canı isterse tatile gider, tüm bunların yanı sıra bir de babama ukalalık yapardı. Kardeşim, abime göre daha aklı başında olmasına rağmen, o da fazla başına buyruktu. Hatta babamın hayali olan bölümü kazanmış fakat daha sonra bölümü sevmediğini fark ettiği için bırakmıştı. Babam, 'neden bıraktın oğlum' diye sorduğunda; benlik değilmiş o yüzden bıraktım, diyerek umursamaz bir tavırla geçiştirmişti. Ben ise, hem babamın istediği bölümü okuyup birincilikle bitirdim hem de verilen her işi zamanında yaptım."

Sweet Gangster/MinsungWhere stories live. Discover now