Kimse Bilmez

789 151 104
                                    

Arabayı durdurmuş, kafamı direksiyona yaslamıştım. Şu an hiçbir şey için takatim yoktu. Ne Minho'yu görmeye ne de annemin günlüğünü okumaya..

25 saatin sonunda ağır adımlarla kapıya ulaştım. Kapının zilini çaldığımda evin tek çalışanı zannettiğim ajussi kapıyı açtı. Salona yaklaştığımda hararetli konuşma sesleri geliyordu.

"Ne demek bunca saattir yok ve bana haber vermiyorsunuz?" Minho yine hiddetle bağırıyordu.

"Sakin ol adamım neden gelmediğini biz nerden bilelim. Tanıdığımız, ettiğimiz biri değil."

"Belki o da köstebektir" dedi içlerinden biri.

"Saçmalayın Tanrı aşkına" dedi bir diğeri.

"Kesin sesinizi umarım sağ sağlim onu bulurum, yoksa hiçbiriniz için iyi olmaz."

"Sorarsak yanımda çalışıyor diyorsun, yanında çalışan kişiyi bizzat sen eğittiğine göre gelir yakında!"

Daha fazla saçmalıklarını dinlemek istemediğim için içeri girdim. "Jisung!"

"Selam"

Minho hemen yanıma gelmiş, önce beni kontrol etmiş, sonra sıkıca sarmıştı. Kollarımı kaldırıp bu defa ona karşılık vermemiştim. Geri çekilip yanaklarımı tutup bana baktım. "İyisin değil mi?" diyerek yeniden sarıldı. Bu defa kafamı tutmak için attığı elinden dolayı inleyip, boynumu eğdim. "Ne oldu?" diyerek geri çekildi. Saçlarımın arasına baktı. "Kafan yarılmış, ne oldu?"

"Sizin işinizi hallettikten sonra biraz hava almaya çıktığımda kafama aldığım darbe ile gözlerimi, geçen gün eve gelen adamın yanında açtım."

"Sungie?" diye bana doğru gelen arkadaşıma elimle dur işareti yaptım. Ona ayrıca kırgındım, Changbin'in sihirli siki karşılığında resmen beni satmıştı.

"Ma Dong Seok!" içimden deli gibi gülmek geliyordu hatta kendimi tuttamayıp kahkaha attım. "Çok komik adam beni kaçırdığına pişman olup acıyıp geri bıraktı, komedi gibi"

"Jisung doğru düzgün anlat şunu"

"Dayınız köpek gibi pişmanmış, seninle bir araya gelip sakince konuşmak istiyormuş. Seni yanına getirmesinin, daha doğrusu sakince bir araya gelebilmeniz için beni kaçırmış, adam benim senin için önemli biri olduğumu zannetmiş." Hepsi bana şaşkınca bakıyordu. Ben ise gülmekten kendini alamıyordum.

"Dedim neye dayanarak bunu düşündün? Seni evine almış dedi. Ben de her gün tartışsalar da Felix'te bir haftadır evinde kalıyor, dedim. Zaten 24 saat boyunca cep telefonumun bile çalmadığını görünce, adam bana acıdı. 24 saatte polis bile birini kayıp kabul ederken, 24 saat telefonu bile çalmayan birinin kimse için bir önemi olmadığını, anladı ve beni saldı. Bu arada yengeniz kanserden dolayı ölmek üzereyken her şeyi itiraf etmiş, dayınızda vicdan azabı çekiyormuş, bunun için buluşmak istiyormuş. Her neyse aile işlerine karışmayı sevmem zaten"

Salondaki herkesin bana pür dikkat bakıyordu. Hiç kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Felix'e baktığımda onun da konuyu bildiğini fark ettim. "Lanet olsun, sikeyim hepinizi" diyerek üst kata çıktım. Bazı kişisel eşyalarım vardı. Onları alıp buradan tamamen gitmek istiyordum. Hiçbir şey umrumda değildi. Odaya girdiğimde hızla çantamı açtım, eşyalarımı içine koymaya başladım. Eşyalarımı toplayıp odanın kapısını açıp gidecekken, Minho odaya girdi ve kapıyı kilitleyip anahtarını aldı.

"Aç şu kapıyı!"

"Hayır hayır bebeğim"

"Bana bebeğim deme! Aç şu lanet olası kapıyı!"

Sweet Gangster/MinsungWhere stories live. Discover now