|13|Valdemort

98 28 26
                                    

Changbin'in bakış açısı

Odaya girdiğimde beni beklenmedik bir manzara bekliyordu. Jisung'un babasından geriye kalan elektro gitarının parçalanmış halde Jisung'un elinde duruyor olması bunun yalnızca küçük bir parçasıydı.

Jisung'un yanına yaklaştığımda, yanında onunla beraber oturup ona teselli veren Minho'nun surat ifadesiyle tırsmıştım. Korkutucu görünüyordu.

"Bunu kimin yaptığını bulacağım... Kendi eşyalarımın durumu umrumda bile değil ama bu fazla."

Jisung'un gitarını kim bu hâle getirdiyse geriye odadan başka bir şey bırakmamıştı. Minho'nun anlık sinirle kalkması ve dışarı çıkmasıyla ben de Jisung'un yanına çömelmiştim.

"Jisung?"

Normalde değer verdiği şeyleri kaybetmesi durumunda akan gözyaşları sanki kurumuş, artık akmıyordu. Ancak şu anda en azından ağlayıp duygu belirtisi göstermesi isteyebileceğim en büyük şeydi.

"Jisung... Bakar mısın?"

Alışık olmadığı bu ses tonumu duyunca kafasını yavaşça yerden kaldırmış ve bana çevirmişti.

"Bunu tamir eder misin, Changbin hyung?" Bu sözü söyler söylemez sanki ağlamasını engelleyen şey konuşmamasıymış gibi sol gözünden bir damla inmişti. Bunu görmemle birlikte hemen onu kendime çekmiş ve sarılmıştım.

Kafasını omzuma gömdüğünde hıçkırıklarının da eşlik etmesiyle daha çok bastırmıştım onu kendime. Kafasını okşarken sakinleşmesini bekliyordum. En sonunda sesin dinmesi ve omuzlarımdan tutan ellerinin yavaşça omzumdan kaymasıyla yorulduğunu anlamıştım. Yanıma doğru oturtup kafasını omzuma yasladım ve sadece bekledim.

Hiçbir şey demeden, hareket etmeden 10 dakika geçmişti. Ona bir şey söylemedim tek kelime laf etmedim.

"Teşekkürler hyung."

Hepsi bunun içindi. Uzun zamandır tanıyordum onu. Kardeşim olarak görüyordum. Bu tür durumlarda konuşup yardımcı olmaya çalışmak yerine, sessizce onu beklemek en iyi seçenekti. Rahatlamasına ve kafasını toplamasına izin vermeliydim.

"Her zaman."

(..)

Jisung'u sakinleştirdikten sonra ne yapabileceğim hakkında gitarın başındaydım. O ise yanımda dizinin üstüne oturmuş dikkatlice bir gitara bir bana bakıyordu.

"O iyi olacak mı Changbin hyung?"

"A ah iyi olacak tabiki de. Biraz uğraştırıcı ama hallederim."

"İki haftaya yetişir mi?"

"Deneyeceğim ama prova için şimdilik başka bir tane kullanman gerek."

Kafasını sallayıp önüne döndüğünde ne kadar tatlı olduğunu düşünmüştüm. Gitara biraz daha göz atmak istercesine biryerleriyle oynarken koridordan gelen Minho'nun yüksek sesiyle gitarı bir anda bırakıp dışarı çıktım. Peşimden de meraklı bir hâlde Jisung da gelmişti.

Minho'nun bakış açısı

Jisung'u o hâlde görünce gerilmiş olan sinirlerim, Changbin gelince aklıma gelen Daniel'le daha çok gerilmiş, onları orada bırakıp dışarı çıkmıştım.

Çok fazla gitmeme gerek yoktu binanın önünde oturan Daniel'le karşılaşmamla birlikte onu yakasından kaldırmış yumruğumu ona sallamıştım.

"Sen mi yaptın!?"

"Neyden bahsediyorsun?"

"Anlaman için burnunu mu kurmalıyım. Prkala bunu yapacağım."

"Tamam tamam dur dur dur. Ben değildim tamam mı. Neyden bahsettiğini biliyorum. Jeongin yaptı."

Live to Win//JeongbinWhere stories live. Discover now