28

188 36 67
                                    

Sınır 30 Oy,40 Yorum

" Geçmişin izleri daima kanamaya hazır bir yara olacaktı insanın ruhunda"

"Ben yaraları temizledim ve ağrı kesici kremi sürdüm.Oluşan kontüzyonlar birkaç güne geçicektir.Bu kremi size bırakıcam,sabah ve akşam düzenli kullanmanız yeterli.Tekrar geçmiş olsun."

Donuk,ruhumun benliğinden çekip koparılışmış bakışlarımı,açıklama yapan doktordan alıp tıpkı benliğim gibi hırpalanan dizlerime diktim.

Bilinçsiz bakışlarım ardından yanımda durup biran olsun varlığını eksiltmeyen barış,bedenimde oluşan yaraları tedavi etmek için gelen doktoru kapıdan yolcu etmek için ayrıldı.

Nefeslerim korkutucu bir kum fırtınasına maruz kalmışcasına hırıltılı ve yavaştı.

Öyleki nefes alırken çıkardığım pürüzlü sesler beynimin kıvrımlarında eziyet ede ede dolaşıyordu.

Tenimden ayırdığı sıcaklığının yeri çoktan buz tutmuştu,yinede bulunduğumuz odanın kapısını kapatır kapatmaz büyük adımlarıyla yanıma geldi.

Bakışlarım hala yaralarımda oyalanırken tam ayaklarımın ucunda durdu ayakları.

Yinede kaldırıp başımı bakamadım beni neyin beklediğini bilmediğim gözlerine.

Bir günah gibi hissediyordum kendimi.

Zehirli bir sarmaşık gibiydim,dokunduğum ağacı dolandığım dalı kurutup öldürüyordum.

Ben bir felakettim.

Uzun ince parmakları gözlerimin önünden geçerek çeneme zarifçe dolandı.

Başımı yukarıya kaldırmak istese de karşı koyarak çenemi parmaklarından kurtarıp biraz daha eğdim başımı.

Nasıl olsa her kaldırmaya çalıştığımda bir günahım yük oluyordu boynuma.

Fakat karşımdaki adamda en az benim kadar inatçıydı.

"Gözlerime bak sevgilim! Başını kaldır ve gözlerime bak.."

İtiraz dolu bir hırsla iki yana salladım kafamı,istemiyordum.

Dişlerinin arasından korkutucu bir öfkeyle konuştu.

"Gözlerini bir suçlu gibi benden kaçırmaya devam ediceksen eğer,şimdi gider ve o şerefsizin pis nefesini keserim Eylül! İnan bana yaparım!"

Keskinlik kokan nefesi,yapacağını bas bas bağırıyordu bana.

Ağlamaktan kan çanağına dönmüş olduğunu bildiğim bakışlarımı zorluklada olsa kaldırdım ve öfkenin ev sahipliğini yapan bakışlarına diktim. 

Gözlerimizin çarpışmasıyla öfkesi dağıldı.

Sarsıldığını hissettim,şaşkınlık dolu bir nida döküldü dolgun dudaklarından.

"Sen !"

Anlamıştı  ne düşündüğümü,ne hissettiğimi.

Anlardı,zaten hep anlamamışmıydı beni.

"Sen,sen nasıl kendini suçlarsın ?"

Ellerini öfkeyle koyu saçlarının içinde gezdirdi.

Son bir kez sertçe çekiştirerek bıraktı ve ayak ucuma dizleri üzerinde çöktü.

"Gözlerime bak ve beni iyi dinle! Sen tüm bu yaşayanların içinde suçu olmayan tek kişisin.Tüm bu pisliğin içinde tek temiz kalansın.Hiçbir şey için kendini suçlu göremezsin anladın mı?"

•● KEHRİBAR ATEŞİ ●•Where stories live. Discover now