30

194 13 4
                                    

"Neden hala uyanmadı doktor!? Bir sorun olmasa iki gündür neden uyusun?!"

"Fiziki bir sorun göremiyorum Cevdet bey. Yaşadığı durum onun için yeterince travmatik,bedenini uyuyarak korumaya almış olabilir. Zaten elimdeki tahlil sonuçlarına bakıcak olursak bedeni çok zayıf düşmüş verdiğim takviyelerle biraz olsun toparlandı fakat yeterli değil. Biran önce hastanede detaylı bir tarama yapmalıyız. "

"Merak etme doktor,bundan sonra onun iyi olması için her şeyi yapıcam."

Etrafımda uğuldayan seslerle kaşlarımı çattım. Başımın ağrısı bana yaşadığımı hissettirircesine şiddetliydi.

Gözlerimi,kulaklarıma ulaşan seslerin sahibini görebilmek için zorla da olsa açtım.

İlk birkaç saniye vuran ışığa alışamayıp hızla kapatıp açtım.

Görüş açıma giren ilk kişi tanımadığım orta yaşlarda bir adam oldu.

Görmeyi beklemediğim bu yabancıyla yattığım yerde korkarak geri çekilmeye çalıştım.

Korktuğumu anlayan adam hızla başımdan çekilip konuştu.

"Korkmayın Eylül hanım ben doktorunuzum."

Kendini tanıtırken kullandığı sıfatla kaşlarım havalandı.

Susuzluktan kuruyan boğazıma aldırmadan  çatallaşan sesimle konuştum.

"Pardon, ne zamandır?"

Sorumla birlikte varlığını inatla reddettiğim o adam konuştu.

"Seni bulduğum andan itibaren küçük hanım!"

Kahverengi harelerim onu buldu, namı diğer Cevdet Bey.Dedem olduğunu,benim onun torunu olduğumu iddia eden. Annemle babamı tanıyan,hatta ve hatta anneme benzememe rağmen ruhumun babamdan miras kaldığını söyleyecek kadar iyi tanıyan biriydi.

Yalan söylediğini düşünüyordum.

Ama neden böyle bir yalan söyleme gereksiniminde bulundu işte onu bilmiyorum.

"Neden beni arıyordunuz ki?"

Duyduğu soruyla birlikte üzerimde olan bakışları doktora döndü.

Ufak bir baş hareketiyle çıkmasını söyledi. Bu hareketi yetmiş doktor hızla odadan çıkmıştı.

Yattığım yerde doğrularak sırtımı yatağın başlığına yasladım.

Odada yalnız kaldığımıza göre artık konuşacaktı.

Elindeki bastonu bırakarak yatağın kenarında bulunan komodine yaklaştı.

Üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup bana uzattı.

Şaşkın bakışlarımın altında uzattığı suyu aldım,dudaklarıma yaslayarak kuruyan boğazımın ıslanmasını sağladım.

"Teşekkür ederim."

Başını sallayarak teşekkürümü geçiştirdi.

"Benim bu evde ne işim var? Artık bir açıklama yapmayı düşünüyor musunuz?"

Sorumla ağır ağır başını salladı.

Arkasını dönerek odanın içinde bulunan koltuğa yönelip oturdu.

Gözleri tekrar gözlerimi bulunca derin bir nefesle doldurdu ciğerlerini.

Sanki,sanki çok özlediği birini görmüş gibi hasretle bakıyordu gözlerime.

" 3 Eylül 2007 Gecesi sabaha karşı İstanbul bir yangın haberiyle anıldı. Yangında biri kadın olmak üzere iki kişi hayatını kaybetti."

Gözünden tıpkı benim gibi bir damla yaş firar etti. Dudaklarımı duyduklarımın ızdırabıyla birbirine bastırdım.

•● KEHRİBAR ATEŞİ ●•حيث تعيش القصص. اكتشف الآن