Bölüm 14: Rüya Gibi Bir Gün

299 32 6
                                    




Teleferik inecekleri durakta durduğunda Pamir aşağı atlayıp Nefes'e döndü. Onu çocuk gibi kollarının altından tutup kaldırarak teleferikten indirdi. Nefes bu hareketi hiç yadırgamadığını fark ederek neden rahatsız olmadığını anlamaya çalıştı. Onun kollarında yaptığı ufak yolculuktan sonra hiçbir şey garip gelmemeye başlamıştı sanki. İki gündür neler olduğunu o kadar çok sorgulamıştı ki kendisinden yorulup akışına bırakmaya karar verdi. 

"Bak burası Lombard caddesi. Dünyanın en virajlı sokağı olduğu söylenir." Nefes'in elinden tutarak onu sokağın sağ tarafındaki merdivenlere yönlendirdi. "Diğer tarafta da aynı merdivenlerden var."

"Ne kadar ilginç bir yer!" dedi Nefes heyecanla. Yokuş aşağı çok keskin virajlarla yılan gibi inen bir araç yolu yapmışlardı. Yolun dış tarafında ve iç tarafında kalan tüm viraj kıvrımlarını yükseltip yeşillendirmişlerdi. Çiçekler, ağaçlar, bitkiler... "Neden böyle bir şey yapmışlar ki? Çok güzel ama anlamı ne?"

"Burası eskiden düz bir yokuşmuş ama o kadar dikmiş ki birçok araç çıkamıyormuş. Sokakta yaşayanlar araç istiyorlarmış ama sokağın dikliğinden bu mümkün değilmiş. Dönemin mülk sahibi..." Pamir yine kimsenin bilmesini beklemeyeceği detaylar vererek sokağın nasıl bu hale geldiğini anlatmıştı.

Bir yandan da merdivenlerden inmişler, sokağın sonuna kadar gelmişlerdi. Pamir Nefes'e bakarak "Bir fotoğrafını çekeyim mi?" dedi.

Nefes birden heyecanlanarak "Olur tabii, çok sevinirim." diyerek telefonunu Pamir'e uzattı.

Pamir kendi telefonunu çoktan çıkarmıştı. "Benimkinden çekelim, ben sana gönderirim hepsini." dedi. Sokağı da mümkün olduğunca kadraja sokarak Nefes'in fotoğraflarını çektikten sonra arkasını döndü ve "Yaklaşsana, bir de selfie çekelim." dedi.

Nefes yaklaşınca hemen birkaç fotoğraf daha çekti ve "Tamamdır. Haydi bakalım. Bize yürüyüş yolları göründü." dedi.

Yine Nefes'in elini tutarak karşıdan karşıya geçti ve aşağı doğru yürümeye başladı. Nefes şaşırarak "Yokuş yürüyeceğiz deyince ben de yokuş yukarı yürüyeceğiz sandım." dedi.

Pamir yüzünü buruşturdu. "Her inişin bir çıkışı vardır. Daha yokuş yukarı da çok yürüyeceğiz. Kusura bakma."

"Sorun değil, ben kendimi yokuş çıkmaya hazırlamıştım zaten. Şimdi nereye gidiyoruz?"

"Coit Kulesi'ne. Şu karşıdaki tepedeki kuleyi görüyor musun? Ağaçlarla çevrili?"

"Evet."

"İşte oraya gidiyoruz."

Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşün sonunda Coit Kulesi'ne gelmişlerdi. Dümdüz beyaz bir kuleydi. "Evet, geldiğimize göre şimdi bana buranın hikayesini anlatacak mısın?" diye sordu Nefes. Her geçtikleri yerde değişik bilgiler duymak çok hoşuna gidiyordu.

"Tabii ki anlatacağım. Burası Telgraf Tepesi. Peki bu kule neden burada? Hiçbir fikrin var mı?"

Nefes başını iki yana sallayarak bilmem der gibi dudaklarını büzüştürdü. Sonra bir anda "Şehir manzarası olsun diye olabilir mi?" diye sordu.

Pamir gülümseyerek hikâyeye başladı. "Hikayemizin kahramanı Lillie Coit isimli zengin bir kadın. Lillie zamanının çok ötesinde bir kadınmış. Sigara içer, pantolon giyermiş, bir de kumar oynarmış. Bin sekiz yüz altmış altıya kadar San Francisco'da bir itfaiye yokmuş. Yangın çıktığında birkaç gönüllü firma yangınlara müdahale edermiş. Bizim Lillie on beş yaşındayken Telgraf Tepesi'nde bir yangına denk gelmiş. Yeterince gönüllü olmadığını gördüğünde elindeki okul kitaplarını yere fırlatmış ve önce itfaiye aracının tepeye çıkarılmasına, sonra da yangını söndürmeye yardım etmiş. Bir yandan da çevredeki insanları da yardım etmeye çağırıyormuş. 

Senden Başka Hiç KimseWhere stories live. Discover now