Bölüm 20: Evlenelim O Zaman

339 38 3
                                    




Çıkış işlemleri yapılırken birden Pamir'in aklına ev anahtarının da telefonu gibi arabada kaldığı geldi. Selim'de yedek anahtar olduğundan yolda onun evine uğrayıp anahtarları almaya karar verdiler.

Pamir hastaneden çıkarken tekerlekli sandalyeye oturmak istememiş, hastane kuralları gereği söylene söylene oturmak zorunda kalmıştı.

Nefes bütün korkularını bırakıp ona seni seviyorum dediğine hala inanamıyordu. Onu kaybetme korkusu her şeyin üstüne çıkmıştı ama şu anda bir sevgilisi olduğunu düşünmek de ona çok garip hissettiriyordu. Bir yanı kendini Pamir'e bırakmıştı ama diğer yanı hala korkmaya devam ediyordu.

Her ne kadar ilişkiye aniden dalmış olsa da içinden bir ses bu ilişkinin yürümeyeceğini söylüyordu. Korkularını Pamir'e göstermemeye, kendi içinde çözmeye çalışmaya kararlıydı. O kadar mutluydu ki Pamir, bu mutluluğa gölge düşürmek istemiyordu.

Selim'in evinden anahtarı alıp Pamir'e geldiklerinde Nefes yine şaşırmıştı. Müstakil villaların olduğu bir sokağa gelmişlerdi. Zengin olduğunu biliyordu tabii ki ama yine de böyle bir yer beklemiyordu galiba...

Pamir'in evi, bahçesi duvarlarla çevrili bir villaydı. Yüksek duvarların arkasından evin üst kısmı görünüyordu.

Selim arabayı park edip indikten sonra Pamir'e yardım etmek için onun kapısına gittiğinde isyankar bir Pamir'le karşılaştı. "Oğlum iyiyim diyorum, kendim yürüyebiliyorum. Bir şeyim yok!" derken sendeleyince Nefes de Selim de bir kolundan tuttular.

Selim bahçe kapısının yanındaki tuş takımından şifre girerek bahçe kapısını açtı. Bahçe kapısından eve giden düz patika bahçe taşlarıyla döşenmiş, iki tarafına da çim ekilmişti. Gördüğü kadarıyla evin etrafında bir metre genişliğinde mermer bir alan vardı. Nefes bahçe kapısının sağ tarafında büyük bir bahçe olduğunu, bahçenin ortasında da havuz olduğunu gördü.

Eve girdiklerinde geniş bir antreyle karşılaştılar. Sol tarafta büyük bir ayna, altında da ahşap bir dresuar vardı. Üzerinde lacivert bir dekoratif kâse vardı. Kâsenin sol tarafında eve gelen postalar duruyordu. Belli ki eve girerken oraya bırakıp açmamıştı bile. Kapının sağ tarafında büyük bir portmanto vardı. Selim anahtarı lacivert kâsenin içine bıraktıktan sonra Nefes'in arkasından kapıyı kapattı.

Nefes koridorun ilerisinde tam karşıda büyük bir mutfak olduğunu görebiliyordu. Pamir ve Selim sağ taraftaki bir kapıdan girince onları takip etti. Üç tarafı boydan boya camlarla çevrili devasa bir salondu burası. Kapıdan girince sağ tarafta büyük bir yemek masası vardı. Sol tarafta ise rahat olduğu her halinden belli lacivert bir koltuk takımı vardı. Dev bir televizyon hemen karşıda bulunan TV sehpasına yerleştirilmişti. Nefes'in aklından arkadan gelen ışıkla ekranı nasıl görebiliyor sorusu geçti. Sonra köşelerde duran koyu lacivert fon perdeleri görünce ekranı nasıl görebildiğini anladı. Televizyonun arkasındaki camlardan ışıklandırılmış havuz görünüyordu. Havuzun ışıklarıyla bahçedeki ağaçlar harika görünüyordu.

Nefes etrafına bakarken salonun girişinde donup kalmıştı. Pamir'in Buketlerden önce kaldığı evi gördüğünü hatırlayınca içten içe daha da utandı. Aralarındaki uçurumu düşünerek 'Ben ne yapıyorum?' diye sordu kendine. Bu sırada Selim Pamir'in üçlü koltuklardan birine uzanmasına yardım etmiş, arkasına yastık koyarak koltuğun kenarındaki battaniyeyi üzerine sermişti.

"Nefes, neden orada duruyorsun? Gelsene içeri." diyen Pamir'in sesini duyunca olduğu yerde irkildi ve biraz çekinerek gidip diğer üçlü koltuğa oturdu. 

Salon böyleyse evin devamını görmeye korkuyordu. Kendisini çok garip hissediyordu. Onlardan uzaklaşmaya ihtiyacı olduğunu fark edince "Lavaboyu kullanabilir miyim?" diye sordu.

Senden Başka Hiç KimseTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang