Final: Senden Başka Hiç Kimse

466 43 19
                                    




"Pamir, gelmedik mi hala?"

Nefes soruyu sorduğunda Pamir arabayla onuncu yıl kutlaması yaptıkları otelin girişine dönüyordu. Nefes'e harika bir sürpriz hazırlamıştı. Onu İstanbul'un her yerine götürmüş ama buraya gelmeyi özellikle geciktirmişti. Nereye geldiklerini anlamasın diye Nefes'in gözlerini siyah bir bandanayla sıkıca bağlamıştı.

Onu oyalamak için "Sevgilim? Sen bana ne zaman hitap kullanacaksın? Altı ay oldu hala Pamir diyorsun. Önceki dört ayı da sayarsak neredeyse bir yıldır benimsin. Bak kızmaya başlıyorum artık!" dedi.

Nefes bocalayarak "Bilmem ki... Seçemedim biliyorsun. 'Aşkım'ı sevmiyorum, hem o ikimiz için de Haziran'ın lakabı oldu. Sevgilim sen bana dediğin için özel. Bir tanem, kuşum, yavrum, bebeğim, erkeğim hepsi kulağıma çok kötü geliyor. Kurabiyem nasıl?" dedi ağzının kenarından gülümseyerek.

Pamir sinirlenmiş gibi "Kurabiyem mi? Yok artık! Oldu olacak tontişim falan de!" dedi. Kendisini görmediği için rahat rahat kıs kıs gülüyordu. Bu arada arabayı park etmişti.

"Şimdi geldik sevgilim. Sen bekle, geliyorum."

Vale Nefes'in kapısına doğru yürüyünce eliyle dur işareti yaparak koşarak Nefes'in kapısına gitti.

Nefes arabadan inerken "Yiğidim nasıl? Hem maço biraz." dedi.

"Bak hala dalga geçiyor!"

"Zeytin gözlüm? Pandam? Boncuğum? Balım? Aha buldum! Pamuk şekerim!" dedi. Hala muzipçe gülümsüyordu.

"Nefes aşk olsun!"

"Olsun hayatım, olsun canımın içi, hep aşk olsun zaten..." dedi Nefes sessizce.

Pamir elini sıkarak diğer elini beline doladı ve Nefes'i otelin girişinden yönlendirerek arka bahçeye kadar getirdi.

Şubat ayıydı. İstanbul'a iki gündür hiç durmadan kar yağıyordu. İkisi de kalın kabanlar, atkı ve bereler içindelerdi. Açık havada bir şeyler yapmak delilikti ama Pamir Nefes'in hem karı hem burayı ne kadar sevdiğini bildiğinden ve karlar içinde buranın manzarası muhteşem olduğundan bir çılgınlık yapmaya karar vermişti.

Kaymamaları için deniz kenarına büyük beyaz bir bahçe halısı serdirmiş, ahşap kerestelerle üstü ve yanları açık bir çardak yaptırmıştı. Üstte kalan kare şeklindeki dört kerestenin etrafına sarı yılbaşı ışıkları sarılmıştı. Kenarlardan beyaz tüller sarkıyordu. Ortada bir masa beyazlar içinde hazırlanmıştı. Üzerinde beyaz gül yaprakları, Nefes'in en sevdiği şarap ve kapalı mumluklarda mumlar, çilek ve çikolata vardı.

Zaten bahçenin kendi ışıklandırmaları, köprü ışıkları ve şehrin ışıkları etraflarında büyüleyici görünüyordu. Bunların üzerine kendileri için hazırlanan bu köşe inanılmaz olmuştu.

Pamir çardağa gelip masayı geçince deniz kenarında denize arkaları dönük bir şekilde Nefes'i durdurdu. Nefes etrafına bakıp ona döndüğünde hazır olmak istiyordu.

"Hazır mısın sevgilim?"

**

Nefes "Hazırım." dedi. Heyecandan kalbi ağzında atıyordu.

Pamir Nefes'in arkasına geçerek gözlerini bağladığı bandanayı çözmeye başladı. Bandanayı çektiğinde Nefes gözlerini yavaşça açtı. Etrafında gördüğü manzaraya inanamıyordu. Her şey o kadar güzeldi ki! Onuncu yıl otelinin bahçesini hemen tanımıştı. Bahçe ışıkları arkada, Pamir'in onun için hazırlattığı çardak önünde, beyazlar içinde, gelin gibi... Üzerlerine yağan yumuşacık kar...

Gözleri dolarak arkasını döndüğünde köprü ve İstanbul'un muhteşem manzarası eşliğinde Pamir'in elinde bir yüzük kutusuyla diz çökmüş olduğunu gördü. Nefes'in gözlerinden yaşlar sicim gibi akmaya başlamıştı. Mutluluktan ölecek gibi hissediyordu.

Senden Başka Hiç KimseWhere stories live. Discover now