Bölüm 21: Gizli Saklı

294 35 7
                                    




Sonraki dört ay Nefes'in hayatının en güzel zamanlarıydı. Pamir'in kazasından bir hafta sonra gece yarısı Haziran bebek sağlıkla dünyaya gelmişti. Buket, Anıl ve Nefes onun mükemmelliğine inanamamışlardı. Pamir bile Haziran'ın büyüsüne kapılmıştı.

Tabii bebek geldiği için öyle kafalarına göre görüşemiyorlardı. Nefes akşamları eve gitmeye can atıyordu. Birçok akşam onunla zaman geçirebilmek için Pamir de onunla geliyor, birlikte Haziran'la ilgileniyorlardı.

Öğle aralarında Pamir Nefes'i sürekli bir yerlere kaçırıyordu. Nefes'in birileri görecek diye ödü kopsa da hafta içi başka türlü baş başa kalamadıklarından itiraz edemiyordu. O da onunla olmak istiyordu zaten.

Pamir her hafta sonu Nefes'e Haziran'ı zorla anne babasına bıraktırıp ona İstanbul'u gezdiriyor, onu hiç gitmediği yerlere götürüyordu. Her gün yeni bir macera gibiydi. Birlikte harika zaman geçiriyorlardı.

Havalar güzelleştikçe gidebilecekleri yerler de artmıştı. Bir hafta sonu Büyükada'ya gidip bisiklet kiralayarak bütün adayı bisikletle gezmişlerdi. O gün Nefes laf arasında "Ne kadar rahatsız bir bisikletmiş! Keşke kendi bisikletimi getirseydim." dedikten birkaç hafta sonra Pamir'in 'Adalara rahat rahat bisikletleriyle gidebilmeleri için' tekne aldığını öğrendiğinde şoke olmuş, ona çok sinirlenmişti.

"Ne demek tekne aldım? Böyle saçma sapan bir şey için tekne alınır mı?" diye çıkıştığında Pamir "İyi de kendi bisikletlerimizi nasıl götürecektik? Hem şimdi vapur saati derdimiz de yok. İstediğimiz zaman, istediğimiz adaya gideriz. Bunu neden büyüttüğünü anlamıyorum." demişti.

"Vapurla da götürebilirdik bisikletlerimizi! Tekne almaya ne gerek vardı?"

"Nefes, neden bu kadar abartıyorsun? Tekne de bir yatırım sonuçta. Parayı çöpe atmadım ki!"

"Konu paranı nasıl harcadığın değil ki Pamir! O beni ilgilendirmez zaten. Konu benim öylesine söylediğim bir söz üzerine bu kadar büyük bir parayı harcamış olman! Ben o lafı etmeseydim alacak mıydın tekne?"

"Öyle bir planım yoktu ama aklıma gelse alabilirdim de. Ne var bunda anlamıyorum."

Pamir ne var bunda dedikçe sinirleri oynayan Nefes en sonunda "Yok, biz anlaşamayacağız. Şimdi sakinleşelim, daha sonra konuşuruz." demiş, başlarda tekneye binmeyi reddetmişti.

Birkaç haftanın sonunda Pamir onu bunun iyi bir yatırım olduğuna ikna etmiş, "Bu hafta sonu Heybeliada'ya gitmek istiyorum. Kırma beni lütfen." demişti.

Nefes de kendi kendine 'Zaten olan oldu, neden inat ediyorsun?' diye düşünerek sonunda tekne vetosunu kaldırmıştı ama o günden sonra ağzından çıkan kelimelere çok dikkat etmeye başlamıştı. Sevgilinin bir sözü üzerine tekne almak neydi? Bir sonraki ne olacaktı? Uçak mı alacaktı? Bu olay her aklına geldiğinde Nefes inanamayarak başını iki yana sallamaya devam ediyordu.

Dört ay boyunca ettikleri tek kavga bu olmuştu.

Kavgayı saymazsa Pamir çok düşünceli bir âşıktı. Her konuda Nefes'in önceliklerini dikkate alıyor, Haziran'la geçirdiği zamanı ona çok görmüyordu.

Nefes nasıl akşamları Haziran'ı görmeye can atarak eve koşarak gidiyorsa sabahları da aynı heyecanla Pamir'i görmek için işe koşuyordu.

Sevgili olduklarından dört ay sonra, bir gün önceden kararlaştırdıkları gibi bir salı günü öğle arasında Nefes'in parktaki masasına geldiler. Nefes çantasından ikisi için hazırladığı sandviçleri çıkardı. Keyifle yemeklerini yerlerken Pamir birden ciddileşerek "Nefes seninle bir şey konuşmak istiyorum." dedi.

Senden Başka Hiç KimseWhere stories live. Discover now