Avustralya / Melbourne
Eylül ayının 5. günü, 2017Eskiden birilerinin hayatına son veren eylemler; benim için hayatın ta kendisi oluyordu.
İnsanî duygularını yitirmiş bir canavar misali öldürüyordum istediğim kişiyi, göz kırpmıyordum bile, çekinmiyordum.
Bu acımasız canavarı yaratan babam olmuştu, sevgisiyle insana dönüştüren ise Roseanne.
Hayatıma girmesi yetmişti normalleşmeme. Varlığını unuttuğum vicdanım, insan sevgim gün yüzüne çıkmıştı onunla.
Sevgi konusunda tecrübesiz olmam, onu haddinden fazla sevmemi kaçınılmaz kılmıştı.
Bu sevginin hayatımı eskisinden çok daha farklı bir hâle sürükleyeceğini çok iyi biliyordum, şimdiden olmuştu bu.
Saatlerdir içimdeki suçluluk hissiyle karşımdaki duvarı izliyordum.
Roseanne'e yaşattığım o acının pişmanlığı sarmıştı bedenimi.
Gözlerinin önünde ablasını vurmuş, onu tamamen hayatımdan sileceğimi ima etmiştim.
Yaptıklarım ve söylediklerim benim nezdimde ağır şeyler olmasa da Roseanne'i ağlatmıştım sonuçta, bu bile pişman olmama yeterdi.
Telafi edecektim her şeyi, onun gönlünü alacaktım.
"Hâlâ kapalı mı telefonu?" Kendi sessizliğimi bozdum yanıbaşımdaki adamıma dönerek.
"Kapalı Efendim." diyerek yanıtladı beni, başımı sallamakla yetindim.
Roseanne'i getirmeye giden Polo saatlerdir dönmemişti.
On saatten fazla olmuştu belki de, hem dönmemişti hem de telefonu kapalıydı. Uykusuzluktan ve yorgunluktan gözlerim yanıyordu fakat uyumayacaktım asla.
Kaçıncı olduğunu sayamadığım puromu çıkardım paketten, masada duran çakmağı alıp yaktım ve filtresine dayadım dudaklarımı.
İlk çekiş her zaman en acısı olurdu bu yüzden bambaşka bir zevk verirdi bana.
Derin bir nefes çekerek ciğerimi zehirli dumanla doldururken kısa süreliğine olsa da iyi hissetmiştim.
Başımı tekrar geriye attım oturduğum koltukta, bakışlarımı duvar yerine tavana kilitledim bu sefer.
Saatlerdir yaptığım şey buydu zaten, ya tavanı izliyordum ya da duvarı.
"Efendim bir araba yanaştı evin önüne." diyerek lafa giren adamıma hevesle döndüm.
"Polo'nun arabası bu, gelmiş olmalılar." Saatlerdir beklediğim ânın gelmiş olması heyecanla ayaklanmama sebep oldu.
Uzun süredir oturuyor olduğum için ağrıyan sırtım ve uyuşmuş bacaklarım umrumda değildi, dimdik ayaktaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10's Sinners || rosékook
Non-FictionEllerine çiçek değil, silah yakışıyor Roseanne Park. Kalbindeki saf nefret bedenini usul usul ele geçirirken durma, haddini aş ve Tanrı ile aynı tahtta oturan biricik sevgilinin yanına yerleş. 010222 - for @jeonlxy 「written by eosselini」