Yirmi Bir Gün Önce;
"Bitti Jungkook." dedim sesimdeki kırgınlığı gizlemeden.
"Ayrılmak istiyorum."
Kurduğum bu cümlenin ondaki tesirini anlamam hiç de zor olmamıştı. Söyleyecek olduğu cümle yarıda kesilmiş gibi hafifçe aralık duruyordu ağzı, kaşları şaşkınlıkla yukarı kalktı.
"Ne?" Ağzından çıkan ilk kelime bu olurken "Ne dedin sen?" diyerek ekledi sorusunu. Yutkundum, onun kadar ben de şaşkın gibiydim zira henüz yeni almıştım bu kararı.
"Ayrılmak istiyorum dedim." Kaşları çatıldı hızla, gözlerinde anbean ortaya çıkan siniri görebilmiştim.
"Ciddi misin sen?" diye sordu sinirle. "Bu sikik mesele yüzünden ayrılacak mısın benden?" Sesi az öncekinin aksine hiç de yumuşak çıkmamıştı. İfademi bozmamak için direndim.
"Ben senin sevgini ve güvenini tekrardan kazanabilmek için ne kadar çabaladım bilmiyor musun sen Roseanne?" Gittikçe yükseltiyordu sesini, cevap vermedim.
"Neler yaşadım bilmiyor musun?" Tekrar sustum. "Cevap ver!" diyerek bağırdığında yerimde sıçramadan edemedim.
"Bilmiyorum hiçbir şey!" Altta kalmamak için ben de yükselttim sesimi. "Tek bildiğim artık normal bir hayat yaşamak istiyor olmam." Alayla gülümsedi.
"Ben aksini mi istiyorum Roseanne? Sabah akşam it gibi çabalıyorum başımızdaki bu belalar gitsin diye! Normal bir hayat yaşayalım diye her şeyi deniyorum!" Sesini hiç alçaltmıyor olması benim de sinirimi körüklüyordu.
"Senle ben normal bir hayat yaşayamayız Jungkook! Yaşayamayız! Sen kendin anormalken biz nasıl normal olalım?" Tek kaşı alayla yukarı kalktı.
"Ben mi anormalim?" diye sordu sesi nihayet alçalırken. Başımı aşağı yukarı sallayarak onayladığımda "Neyim anormal benim?" diyerek ekledi.
"Sana olan sevgim mi anormal? Hep benimle ol diye gösterdiğim bu çaba mı anormal? Elimde olmayan nedenlerle içinde olduğum bu pislik çukuru mu anormal Roseanne?" Cevap veremedim, onun sinirinin azalması beni de sönükleştirmişti hemen.
"Hani kabul etmiştin beni her şeyimle?" Gözünde oluşan bu hayal kırıklığı dolu ifade yerine sinirli olmasını yeğlerdim.
"Kabul edebilirim sanmıştım." dedim bakışlarımı kaçırarak. "Yanılmışım."
Histerik bir gülüşü misafir etti dudaklarına. Bakışlarındaki kırgınlık bariz ortadayken, söylediklerimden vazgeçmemekte direndim.
"Yalan söylüyorsun." Başını iki yana sallayarak konuştu. "Sen beni her şeyimle kabul ettin, sevdin, bağlandın. Benden vazgeçemezsin Roseanne." Yine en sevmediğim şeyi yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10's Sinners || rosékook
Non-FictionEllerine çiçek değil, silah yakışıyor Roseanne Park. Kalbindeki saf nefret bedenini usul usul ele geçirirken durma, haddini aş ve Tanrı ile aynı tahtta oturan biricik sevgilinin yanına yerleş. 010222 - for @jeonlxy 「written by eosselini」