Avustralya / Melbourne
Ekim ayının 23. günü, 2017Déjá vu... Önceden yaşanmış bir anı tekrar yaşama hissi.
İçinde bulunduğum hissi bu şekilde adlandırmıştım kendimce, sahiden bir déjá vu yaşıyordum.
Aylar olmuştu bu duruma gelmeyeli, dürüst olmak gerekirse bu anda olmamak için çok çabalamıştım, kendimle savaşmıştım.
İntikam arzum yeniden yenmişti insanlığımı, yine bu depodaydım.
Yalnız değildim elbette, ben bu depoya asla yalnız gelmezdim. Karşımda çaresizliğini gizlemeye çalışan, yüzlerce kez gördüğüm o sahte cesurlukla gölgelenmeye çalışılan korku dolu bakışlar alışık olduğum şeylerdi.
Onu düşman olarak görmem için her şeyi deneyen Alice istediğini almıştı, benimle bu depoda yalnızdı.
Baş başaydık, karşılıklı sandalyelerde oturuyorduk ve aramızda duran minik masada iki bardak vardı.
Eski sevgiliye kavuşmak gibi bir histi bu, bastırdığım bazı yanlarımın ortaya çıkmasına müsaade edecektim.
Can alacaktım, belki de son kez.
"Bu depoya en son yirmi bir ay önce girmiştim biliyor musun?" Elimdeki purodan derin bir nefes çekmeden hemen önce konuştum.
"O zamanlar şimdikinden çok farklı biriydim ama amacım aynıydı." Üzerime diktiği bakışlardaki hayranlığı fark edebiliyordum.
Hayran olduğu kişi tarafından öldürülmek büyük bir şeref olacaktı onun için.
"Neydi amacın?" Sahte bir merakla konuştu, yüzünü ifadesiz tutmaya çalışıyordu.
"Oyun oynamak." dedim bakışlarımı onun gözlerine kilitlerken. "Amacım oyun oynamaktı."
Yüzünü mânâsız bir gülüş kapladı, kaşları havalandı alayla. Yanıtlamasına izin vermeden "En son kiminle oynadım biliyor musun?" diyerek ekledim. Başını iki yana salladığında gülümsedim.
"Lalisa." dedim sesimdeki alayı gizlemeden. "En son Lalisa ile oynadım bu oyunu, biricik dostunla."
Yüzündeki gülümseme anbean silinirken, gözündeki hayranlık yerini saf bir nefrete bıraktı. İstediğim kıvama geliyordu yavaş yavaş.
"Onunla oyun oynamadın, sen onu öldürdün." Omuz silktim umursamazca.
"Kaybedenin öleceği bir oyun oynadık ve o kaybetti." dedim bir çırpıda. "Şimdi tam burada, aynı oyunu seninle de oynayacağız."
Alayla güldü, hemen ardından iki yana salladı başını. "Oynamayacağım." dedi kendinden emin bir şekilde.
"Niyetin beni öldürmekse, erkek gibi çık karşıma ve kafama sık. Böyle çocukça işlere girişme." Küçümsercesine baktım karşımda konuşan bedene.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10's Sinners || rosékook
Non-FictionEllerine çiçek değil, silah yakışıyor Roseanne Park. Kalbindeki saf nefret bedenini usul usul ele geçirirken durma, haddini aş ve Tanrı ile aynı tahtta oturan biricik sevgilinin yanına yerleş. 010222 - for @jeonlxy 「written by eosselini」