üç

936 81 65
                                    

  Sanayiye gitmek için yola çıkacakken az kalsın çizdiği resmi unutacaktı. Beğenecek mi bilmiyordu. Ya da onu tersler miydi? Bunu çizecek kadar beni mi izledin sapık, deme ihtimali neydi? 

  Emre ve Ömer'e yazdığında bu düşüncelerinin yersiz olduğunu söylemişlerdi. Belki de haklılardı. 

  Sanayinin içinde Cenan'ın çalıştığı yere giderken etrafa göz atıyordu. Göz göze geldiği bir kaç kişiye kafasıyla selam vere vere Cenan'ın çalıştığı yerin önüne vardı. İçeriye göz attığında Cenan'ın önündeki gazeteyi okuyarak çay içtiğini gördü. Anlaşılan mola zamanına denk gelmişti. 

  Elindeki şeffaf dosya ile içeriye adım attı. Sesi duyan Cenan kafasını kaldırıp Arif'in geldiğini görünce gülümsedi ve karşısında duran sandalyeyi gösterdi. "Hoş geldin Arif. Gel oturuver şöyle. Çay ister misin?" 

  Arif, Cenan'ın gösterdiği sandalyeye oturdu. "Yok usta sağ ol. Bisikleti alıp gideyim ben." Cenan, Arif'i dinlemeden tam karşıdaki kahvehanede çalışan çocuğa el kol yaptı. Bir yandan da masanın üzerindeki gazeteyi kenara kaldırdı. "Olur mu öyle şey. İçeriz bir çay." 

  Arif bir şey diyecekken yanlarına gelen çocuğa çay getirmesini söyledi Cenan. "Usta gerek yok ya." Arif, belki de bu mahalleden birileri ile ilk kez oturup çay içiyordu.  

  "Azıcık iletişim kur Arif. Bisikletle ormana gidip gelerek olmaz bu." Cenan çayları getiren çocuğun cebine biraz para sıkıştırdı ve üstünü kabul etmedi. "Hem bırak şu usta lafını." 

  Arif her ne kadar "lazım mı olur" diye sormak istese de sormadı ve elindeki resmi uzattı. "Bunu sana getirdim abi. Teşekkür olsun." 

  "Abi ne şimdi Arif?" Cenan resmi alırken takıldığı nokta buydu. Bu çocuk kendisine hep bu şekilde büyük hitaplarla mı seslenecekti. "Bırak şunları. Cenan benim ismim." Daha sonra elindeki resme baktı. 

  "Vay Arif. Ne cevher varmış sende. Teşekkür ederim." Cenan'ın beğenmiş olmasına çok sevinmişti Arif. Ters bir tepki almadığı için ayrıca mutlu olmuştu. "Ne demek Cenan." 

  "Ha şöyle ya. Ne öyle usta falan. Bunların dediklerine bakma sen." Arif Cenan'a gülümseyerek unuttuğu çayından bir yudum aldı. 

  Cenan, Arif ile konuşma fırsatı bulmuşken aklındaki şeyleri soruyordu. Ailesi, üniversitesi, iş durumu... Arif bunları konuşurken üçüncü bardak çayı bitirdiğinin farkında bile değildi. Farkına vardığında bu kadar sohbet ettiklerine hayret etti. "Cenan ben bisikleti alıp gideyim artık." 

  "Normalde yüzümüze bile bakmadığın için buna da şükür be Arif. Bekle getireyim." Cenan yanından kalkarken Arif, Cenan'ın dediği şeyden dolayı utandığını hissetti. Gerçekten hiç bakmıyordu insanların yüzüne. Oysa kötü insanlar değillerdi. Sadece kendi düşünce tarzı mahallenin kalanından farklıydı. Bu sebepten dolayı mahalleden birisi ile konuştuğu anda dışlanacakmış hissine kapıldığı için konuşmamayı tercih ediyordu. Fakat mahalle insanlarına çok haksızlık etmişti. Hiçte düşündüğü gibi olmamıştı. Cenan'la sohbet onu sarmıştı. 

  "Al bakalım." Yanına gelen bedene ve bisiklete çevirdi yüzünü. Oturduğu sandalyeden kalktı ve Cenan'dan bisikleti aldı. "Çok teşekkürler. Ne kadar tuttu?" Cenan, o anda getirilen arabaya göz attıktan sonra Arif'i cevapladı. "Para değil de benim senden tek ricam var. Biraz daha sosyal ol." Bunu söyledikten sonra Arif'in omzunu sıvazladı ve gelen arabanın sahibi ile konuşmaya başladı. 

  =><= 

  Eve dönünce Emre ve Ömer'i görüntülü aradı Arif. Çok geçmeden ikisi de aramayı yanıtladı. Arif, onlara Cenan ile olan biteni anlattı.

  "Mahalle dediğin kadar kötü değil bence." dedi Ömer. Arif de bunu fark etmişti ya zaten.

  "Evet, öyle sanırım. Cenan bana sosyal ol dedi ama kiminle ne konuşucam bilmiyorum." Aslında cevap çok basitti. Fakat Arif bunun farkında değildi.

  "Cenan'la konuş. Hem orman yolu sanayinin önünden geçiyormuş ya." Emre'nin fikri çok mantıklı gelmişti Arif'e. Ama Arif ha diyince insanlarla yakın olabilen birisi değildi. Yine de deneyecekti.

  İlerleyen günlerde yanında götürmek için akşamdan kek yaptı Arif. Sonraki gün ormana gidecekken yanına fazladan aldı. Giderken Cenan'a da götürmeye karar vermişti.

  Sanayiye gelince bisikleti kenara bırakarak içeri girdi. Bisikletin çalınmayacağını umuyordu. Gözleri Cenan'ı ararken yüzü gözü kül ve toz içinde, kaputu açık arabanın motoruyla ilgilenirken gördü.

  Yanına ilerleyip bir kaç adım ötede durdu. "Cenan?" Kafasını motordan kaldırıp gerisinde kalan bedene çevirdi Cenan. Arif'i gördüğü gibi de yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Daha sonra gözü, Arif'in elinde duran kaba ilişti. "Hoş geldin gülüm. Hangi rüzgar attı seni buraya?"

  Kolu yordamıyla yüzünü biraz silmeye çalıştı Cenan. Toz içinde kalmıştı. "Kek yaptım. Sana da getirmek istedim çünkü borcumu ödemek istiyorum." dedi tek nefeste Arif.

  "Sen onu yanlış anlamışsın. Ben sana kek getir demedim ki. Sosyal ol biraz dedim." Yine de kek getirmek Arif'in içinden gelmişti. "Biliyorum da, yine de getirmek istedim."

  "Ellerine sağlık. Bırak şöyle içeri, işim bitince bakarım tadına." Arif kafasını sallayarak yaptığı keki çay içtikleri masanın üzerine bıraktı. Sonra da tekrar Cenan'ın yanına döndü. "Sonra yine gel Arif."

  "Gelirim." dedikten sonra bisikletini alarak ormana doğru yol aldı Arif.

  Cenan uğraştığı arabayı bitirdikten sonra ellerini yıkadı ve masaya oturdu. Karşı kahveden bir çay isterken Arif'in getirdiği kabı açtı. Keklerden birini alıp tadına baktı. Gerçekten tadı çok güzel olmuştu. Hatta bayağı güzel olmuştu. Acaba hep böyle kek yapıyor muydu? Yine yapsa getirir miydi? Ya da acaba yemek için kendisi gidebilir miydi?

  "Oo ne yiyorsun ustam?" Yanına gelen çalışma arkadaşıydı. Kendisinden büyük olmasına rağmen Cenan' ustam derdi. "Yasin bana şöyle deme ya." Cenan'ın yanındaki sandalyeye yerleşti ve keklerden birini aldı.

  "Hangi ara yaptın kekleri?"

  "Ben değil, Arif yapmış. O getirdi." Yasin anlamsız gözlerle bakıyordu. "O kim?"

  "Var ya her gün bisikletle geçen çocuk. O işte." Yasin o çocuğun buradan olup olmadığından bile emin değildi. Şimdi ise Cenan ile tanıştığını öğrenmişti. "Arif miymiş adı?"

  "Evet." İkisi oturup keki yemeye devam ediyorlardı. "Nereden tanıyorsun çocuğu?"

  "Geçen gün bisikleti bozulmuş, onu getirdi."

  "Anladım usta. Ee neymiş çocuğun olayı, neden tanımıyor kimse?"

  "Uzun hikaye şimdi Yasin boşver."

=><=><=

  Akşam sanayideki işini bitirmiş eve dönüyordu Cenan. Arif'in kabı onda kalmıştı ve geri vermek istiyordu. Fakat nerede oturduğunu da sormamıştı. Keşke sormayı akıl etseydi. Arif'in yine gelmesini ummaktan başka çaresi yoktu.

  Eve girmeden markete uğramaya karar verdi Cenan. İhtiyaçlarını alıp kasaya geldi. "Hoşgeldin ustam. Arif buldu mu seni?"

  "Sen mi yolladın?" Kasiyer çocuk kafasını salladı. "He ya buldu. Çocuğa da usta demişsin zaten Ati."

"Usta değil misin Cenan abi." Bunun tartışmasına hiç bulaşmak istemediği için sustu Cenan. Alacaklarını aldıktan sonra marketten çıkmadan aklındakini sormaya karar verdi. "Atakan, sen biliyor musun bu Arif nerede oturuyor?"

  "Valla bilmiyorum abi."

  "Sağ olasın." Cenan marketten çıkarak evin yolunu tuttu. Arif'i mutlaka bulurdu zaten.


Aşk-ı Sanayi // ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin