yirmi

803 65 86
                                    

  "Dibime girsen ve sadede gelsek, Oh, yo, daha fazla bekleyemem." Cenan'a istediğini daha hangi sözlerle anlatabilirdi bilmiyordu Arif. Hangi şarkı çalınırsa çalınsın, Cenan'a ima yapacak bir şeyler buluyor, ona baka baka söylüyordu.     

  Eğer mahalleden gitmeyecek olsaydı bu konuda bu kadar ısrarcı olmazdı belki de. Ama mahalleden ayrılacağı için en azından ayrılmadan Cenan ile bir şeyler yaşamak istiyordu.

  Konser bitiminde kalabalık dağılırken Emre ve Ömer eve mi gitseler yoksa parkta oturup içseler mi diye tartışıyorlardı. Ömer eve gidip evde oturma taraftarıydı, Emre ise birer bira daha alıp parka gitmek istiyordu.

  Cenan ve Arif için fark etmezdi. Eve şimdide gitseler, sonra da gitseler gecenin sonu belliydi.

  Ömer ve Emre'nin tartışması sırasında Arif konserde soylenmeyen şarkıları Cenan'a söylemekle meşguldü. "Sen benim en sevdiğim, portakallı pekin ördeğim, haberi aldım bu gece senleyim."

  "Sen hep benimlesin gülüm." Cenan tam uzanıp Arif'i öpecekken Emre'nin sesini duydular. "Kardeşim sevişmek için evi bekleyin. Daha parka gidiyoruz."

  Ve böylece parka gitmekte karar kıldılar. Park fikri Emre'den çıktığı için Ömer zorla Emre'yi bira almaya yolladı. Arif ve Cenan'a da "Emre gelene kadar cilveleşmeyin, tek başıma sizi çekemem." demeyi de ihmal etmedi.

  Bir kaç dakika sonra elinde siyah bir poşetle yanlarına geldi Emre. Herkese birer bira verdikten sonra bankta Ömer'in yanına oturdu. Hemen karşılarına konulmuş bankta da Arif ve Cenan oturuyordu. "Ne konuştunuz ben gelene kadar?"

  "Dedikodunu yaptık Emre." Ömer'in kafasına gelen şaplak ile tekrar birbirine vurma silsilesi başlamıştı. Arif ikisinin haline gülüyordu. Cenan ise gülerken gözleri kısılan sevgilisini izliyordu.

  O kadar güzel bir yüzü vardı ki Arif'inin, erkek güzeliydi resmen. Bakmalara doyamıyordu.

  "Biraz daha bakışırsanız Türk dizisi çıkacak." Anın büyüsü Emre'nin sesiyle bölündü. Ömer ile tartışmaları bitmiş Arif'lere dönmüştü ki ikisinin gözleriyle birbirlerini yediklerini görmüştü.

  "Abartma Emre."  

  "Ne abartması ya. Biraz daha bakarsan güneşte kalmış kardan adam gibi eriyecek adam." Cenan Emre'nin dediğine gülerken Arif bakışlarını başka yöne çevirmişti. Bakarken sorun yoktu ama başkasından duyunca utanası gelmişti.

  Konuyu daha fazla uzatmamak için başka bir şeyden bahsetmeye karar verdi Arif. "Senin iş arayışı ne oldu Emre?"

  "Bakıyorum hala ya. Bey abi Cenan bana sanayi de iş bulur muyuz?" Emre'nin hitap etme şekline yüksek sesle kahkaha atmıştı Arif. "Olum lakapları bile devrik söylemeyi nasıl başardın?" Demiş ve kendini tutamayarak Arif'in gülmesine eşlik etmişti Ömer.

  "Emre'nin biz gibi bira içtiğinden emin miyiz?"

  "Yok Cenan, sarhoş olduğu için değil. Emre'nin normal salaklığı bu." Hemen yanında oturan Ömer'in kafasına vurdu Emre. Sürekli birbirlerine vurmayı asla kesmeyecek gibilerdi. Tanıştıkları zamandan beri araları hep böyle olmuştu. Onların da birbirlerine sevme şekilleri buydu.

  İlk tanışmaları da bu şekilde olmuştu. Üniveriste'nin ilk yılı, kampüste Arif ve Emre bir kaç arkadaşları ile otururken Ömer yan masada kendi arkadaşları ile oturuyordu. Emre'lerin arkadaşları hala lise kafasından çıkamamış kişilerdi. Bu sebepten kampüste oturup d-c oynarken Emre'ye verilen görev, yan masadan birinin ensesine vurup "bugün cuma enseyi kapa" demekti. İtiraz hakkı yoktu.

Aşk-ı Sanayi // ArCenWhere stories live. Discover now