dokuz

931 90 65
                                    

  "Ciddi ciddi öptü yani seni?" Emre, belki de bininciye aynı soruyu soruyordu. Ömer'le ikisi Arif'in anlattıklarına karşın şaşkınlık ve mutluluk arasında gidip geliyorlardı. Şakasına söylemeye başladıkları ship mevzusunun cidden olmasını beklemiyorlardı. "Olum dedi ya işte. Hemde iki kere öpmüş lan."  

  "O zaman düğünü kır düğünü yapıyoruz." Ve işte yine Emre ve Ömer düğün hakkında konuşmaya başlamışlardı. Arif bir kaç kez bu konuyu kapatmalarını söylemişti ama kapatmamışlardı. "Olum tamam abartmayın." 

  "O öptü ama abartan biz miyiz?"

  "Tamam bir iki kere öpmüş olabilir ama ne malum aramızda bir şeyler olacağı." Bu söylediklerine kendi bile katılmıyordu. Şuan bile dudaklarının özlemini çekiyordu. Nasıl gelmişti bu hale? Hangi ara onu bu kadar ister olmuştu ki?

  "Arif yeme bizi. Sende istiyorsun onu belli yani." Böyle de bir durum vardı. Arif ikisine yalan söyleyemezdi çünkü söylediği zaman anında yakalanırdı. Emre ve Ömer, yalan söylediğini anlayacak kadar iyi tanıyordu Arif'i. "Sadece benim istememle olmaz."

  "Bal gibi de olur kardeşim. Çıkacaksın karşısına adam gibi söyleyeceksin."

  "Öyle mi diyorsun?" Kafasını salladı Emre. Arif her zaman ikisinin gaz vermesine uyardı. Bu mahalleye geri dönerken bile çok fazla tereddüt içindeydi fakat Emre ve Ömer "orası senin memleketin bir git gör" diye diye gaz vermişlerdi. İyi ki yapmışlardı, yoksa Cenan ile tanışamazdı.

  Fakat bu sefer durum farklıydı. Çünkü Arif, Cenan'ın onu reddetmesini istemiyordu ve bu sebepten hoşlandığını direkt olarak söyleyebilecek cesareti yoktu. "Yok olum ya. Ben söyleyemem."

  "Emre bu mal ha. Kardeşim madem söylemiyorsun, belli etmeye çalış sende." Emre de Ömer'e katılmıştı. Sonra da nasıl belli edeceği ile ilgili tavsiye vermeye başladılar. Tabii ki ikisi de emindi ki bu konuşmanın sonunda düğün planlamaya devam edeceklerdi. En zevk aldıkları konuşma buydu; Arif'in düğünü.

  Konuşmanın kalan kısmına Arif çok dikkat etmedi fakat genel olarak verdikleri önermeyi anlamıştı. Cenan'a yakın ol diyorlardı, öyleyse Arif'te olacaktı.

  =><=

  Pazartesi günlerinden nefret ediyordu Cenan. Keza etmeyen yok ama o ayrı konu.

  Nefret ediyordu çünkü dinlenerek geçirdiği koca iki günün ardından tekrar arabalarla uğraşmak zorunda kalıyordu. Üstelik bu sefer geçirdiği iki günden birini Arif ile geçirmişti. Bu sebepten bu pazartesi daha bir keyifsizdi.

  Silecekleri için suyunu doldurduğu arabanın kaputunu kapattı. Sonrasında arabanın anahtarını alıp çalışıyor mu diye denedi. Gayet güzel çalışıyordu. Bir molayı hak etmişti.

  Elini yüzünü yıkadıktan sonra her zaman oturduğu masasına oturup karşı kahveden çay söyledi, sonrasında telefonuna bakmaya başladı. Bağımlı olmamak için telefona çok bakmazdı fakat bugün içinden gazete okumak gelmiyordu.

  Telefon ile uğraşıp çayını yudumlarken yanındaki sandalyeye Yasin oturdu. "Nasılsın ustam?" Yasin'in kafasını açıp, içinde bulunan beyne Yasin'in ondan büyük olduğunu kazımak istiyordu bazen. "Yasin nolur bırak şu usta lafını. İyiyim sen nasılsın."

  "İyi diyelim iyi olalım be Cenan." Aklındakileri söyleme konusunda emin değildi Yasin, fakat söylemezse meraktan dayanamazdı. "Cenan?"

  Elindeki telefonu masanın üzerine bıraktı Cenan. Bu sırada karşı kahvede çalışan garson Yasin'in çayını getirmişti. "Efendim abi?"

Aşk-ı Sanayi // ArCenWhere stories live. Discover now