dört

898 89 55
                                    

  Evdeyken Arif, Emre ve Ömer'e olanları anlattı. Emre ve Ömer, Arif'in gay olduğunu bildiği için ship şakalarına başlamışlardı. Arif ile arkadaş olduklarından beri Arif'in bir sevgilisi olmuştu ve uzun sürmeden ayrılmışlardı. Bu yüzden Arif ile saçma sapan da olsa herkesi shiplemek aralarında bir şaka olmuştu. Arif ilk başta biraz kızıp sinirlense de sonradan şakalara alışmıştı.

  "Olum herkes tamam da valla Cenan ile olmaz. O da bu mahalleden o yüzden olmaz." Emre ve Ömer, Arif'in bu mahalleyi sevmediğini biliyordu ama bu kadar da olacağını düşünmüyorlardı. "Kanka deme öyle ya. Niye olmasın?"

  "Ya bu mahalleden olmaz. Bunlar homofobik. Gay ne bilmez bunlar."

  "Çok haksızlık ediyorsun kanka bence. Bir tanış istersen." Emre'nin dediklerine hak verdi Arif. Tanışacaktı. Belki buradan gitmeden kendine bir arkadaş edinirdi. Gidene kadar vaktini geçireceği birisi olurdu. Belki aşık olurdu...

  Sonraki gün Emre ve Ömer'in zoru ile Cenan'ın yanına tekrar gidecekti. Ama gidip ne yapacağını bilmiyordu. Kendini sanayinin önünde bulduğunda bunu sorguluyordu ama çok geçti.

  Cenan'ın çalıştığı yere gidip içeri baktı ama göremedi. Acaba bugün yok muydu? "Pardon?" Yanından gelen sese döndü Arif. Burada çalışan diğer kişilerden biriydi. "Evet?"

  "Kime bakıyorsun sen oğlum?"

  "Cenan ustaya." dedi Arif. Dedikten hemen sonra "hee" diye bir ses duydu. "He sen Arif misin?" Kafasını salladı Arif. Ama adamın onu nereden tanıdığını anlamamıştı. "Usta yok bugün. Cumartesi ve pazar günleri tatil."

  "Anladım, sağolun."

  Arif üzgün bir suratla eve dönmek için yola çıktı. Eve gitmeden markete uğradı. Ekmek alırken kasadaki Cenan'ı gördü. Yanına gidip gitmemek arasında çok kararsız kalmıştı ama yanına gidip konuşmazsa Emre ve Ömer'den yarım saat azar yiyeceğine çok emindi. marketten çıktığını görünce ekmekleri bırakarak peşinden koştu. "Cenan?"

  Cenan, elindeki poşet ile ilerlerken arkasına döndü ve ona seslenen Arif'i gördü. Yanına gelen çocuk soluk soluğa kalmıştı. "Arif?"

  "Selam?" Hala soluklanan Arif'e bakarak gülümsedi. "Sana da selam. Ne bu hal?"

  "Sana yetişmek için koştum ya."

  "Seslensen dururdum Arif."

  "Ne bileyim abi ya." Cenan şakadan sinirlenirmiş gibi bir ifade takındı. Arif'in ona abi demesini istemiyordu. "Arif ne konuştuk ama. Abi deme bana. Lazım olur."

  Arif şaşkınlık içinde Cenan'a baktı. "Lazım mı olur?"

  "Olur tabi, bir arkadaş ihtiyacın olur." Arif, neredeyse kızaracaktı. Cenan'ın dediğini çok farklı düşünmüştü. Tabii ki arkadaş anlamında söyleyecekti. Başka hangi anlamda söylesindi ki? "Olur, olur tabi."

  "Sen ne söylemeye aradın beni?" Arif, ne söylese bilemedi. Zaten Emre ve Ömer'in zoru ile gelmişti yanına. Ne diyecekti ki? "Bilmiyorum ki. Ben şey..."

  Hiç bir şey bulamıyordu. Cenan ise anlamıştı Arif'in söyleyecek bir şey bulamadığını. Onu böyle uğraştırmak istemedi. "Arif? Gelsene bana?" Şaşkınlıkla Cenan'a baktı Arif. Cidden kendisini eve mi çağırıyordu? "Geleyim mi?"

  "Gel tabi yaa." dedi Cenan. "Bir çay demleyim içeverelim beraber." Arif, Cenan'ın çayı neden bu kadar sevdiğini anlayamamıştı. "Hayat amacın çay içmek mi?"

  "Yok daha neler." dediği sırada Cenan ve ve Arif beraber Cenan'ın evine yürümeye başlamışlardı. "Yıllardır içe içe alışkanlık olmuş."

  "Sana neden usta diyorlar."

  "Endüstriyel otomasyon teknolojileri bölümü okudum lisede. Lise bittikten sonra her sanayiye gidişimde işin ustası geldi diye şaka yapıp dururlardı. Sonradan kaldı öyle."

  "Bu yüzden mi güzel bir yerde iş bulmak yerine sanayide çalışıyorsun?" Hala yürüyorlardı. Normalde Arif'in planı itiraz etmekti çünkü çok çekingendi -en azından mahalleliye karşı- ve Cenan ile henüz yeni tanışıyorken evine gitmek istemiyordu ama itiraz etmeyi unutmuştu.

  "Ne bileyim. Sanayi elimin altında hazırdı. Bende iş arayışına girmedim. Zaten mutluyum sanayide olmaktan. Sen neden hala buradasın?"

  "Üniversiteyi İstanbul'da okuyunca kalabalık havası çok sıktı. Kafa dinlemek için döndüm." Anladığını belirtme amacıyla kafasını salladı Cenan. Sohbetleri biraz daha böyle devam etti. Bir kaç dakika sonra bir evin önünde durdular. Cenan anahtarı çıkarırken Arif geldikleri evi inceliyordu.

  "Gel gülüm şöyle." İkisi beraber içeri girdi. Cenan elindeki poşetleri bırakmak için mutfağa yönelirken Arif'e salonun yerini gösterdi.

  Arif kabul etmeliydi ki beklediğinden daha güzel bir evdi. Ki zaten Arif kendi kafasındaki ön yargılardan dolayı mahalledeki her evi köy evi gibi sanıyordu. Acilen bu düşünceleri bırakması gerekiyordu.

  Salonda gözüne çarpan unsurlardan birisi, duvara asılmış resimdi. Cenan, onu çizdiği resmi salona asmıştı. Cidden bu kadar sevmiş miydi resmini? 

  Elinde iki kupa çayla geldi Cenan. "Şöyle güzelce bir çay içeverelim." 

  "Gerek yoktu aslında ya." 

  "Vardı gülüm." Arif, Cenan'ın arada gülüm dediğini fark etmişti ama yanlış yorumlamak istemiyordu. Öylesine diyordu sadece. Emre ve Ömer duysa ship şakalarını daha çok abartırlardı. 

  Çay içtikleri zaman boyunca sohbet etmişlerdi. Arif tek başına yaşadığından bahsederken Cenan da kendi ailesinden ve sanayiden bahsetmişti. Arif'in aklı, Cenan'ın sürekli söylediği gülüm lafına dalıyordu. 

  "Daldın gittin be Arif." 

  "Arkadaşlarımı düşünüyorum. Buraya çağırmak istiyorum ama sıkılırlar diye çağıramıyorum." 

  "Neden sıkılsınlar gülüm. Bu mahallede eğlenceli. Sen bilmiyorsun sadece." Cenan haklıydı. Arif bu mahalle hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Neyse ki ona bu mahalleyi sevdirecek kişi hemen yanında oturuyordu. 


Aşk-ı Sanayi // ArCenWhere stories live. Discover now