altı

956 87 92
                                    

  Cuma gecesi uyuyamamış, cumartesi sabahı da saat beşte kalkmıştı Arif. Olması gerekenden çok daha fazla heyecanlıydı. Kendisi çok heyecanlı olduğu için Emre ve Ömer'i de uyutmamıştı. Üç kişi beraber Arif'in Cenan ile olan randevusuna hazırlanıyordu. "Olum giyme onu çok sade."  

  "Gelinlik mi giysin kardeşim ne istersin?" Arif, tek tek dolabı gösterirken Emre ve Ömer yorum yapıyordu. Emre normal bir şekilde gitmesini söylerken Ömer biraz özen gösterilmiş gibi olsun istiyordu. Bir türlü ortak noktada buluşamıyorlardı. 

  "Gelinlik giymesin ama pijamayla da gitmesin." Arif ikisinin atışmasından çok sıkılmıştı. Biraz daha böyle devam ederse ikisine söylediğine pişman olacaktı. "Ya yeter ya. Bir ortak fikre varamıyorsunuz çok sıkıldım ben bu işten." Fakat Emre ve Ömer Arif'i takmadan tartışmalarına devam ettiler. 

  Saate baktığında sekize yirmi olduğunu gördü. Emre ve Ömer ile konuşurken saati fark etmemişti. İkisini umursamadan altına siyah bir kargo pantolon, üzerine beyaz bir tişört, onun üzerine de lacivert renkli bir gömlek giydi. Çok özenilmiş olmak istememişti. Banyoya gidip hemen bir dişlerini fırçaladı sonra da olduğu kadar saçlarını tarayıp şekil vermeye çalıştı. 

  Odasına dönüp son kez aynadan kendine baktı. Ona göre gayet olmuştu. Emre ve Ömer hala saçma tartışmalarına devam ediyorlardı. Arif'in çoktan hazır olduğunu fark etmemişlerdi. Arif cüzdanını ve anahtarını cebine atıp telefonu eline aldı. Cenan az sonra geleceğine dair mesaj atmıştı. 

  Emre ve Ömer'in tartışmasına kulak verdi ama keşke vermeseydi. Düğün çiçeğinde hangi çiçeklerin olacağını tartışmaya başlamışlardı. Arif ikisine de hiçbir şey demeden aramadan çıktı. Zaten onlar tartışmanın hararetinden Arif'in artık konuşmada olmadığını anca fark ederlerdi. 

  Cenan geldiğine dair mesaj attıktan sonra Arif koşarak kapıya gitti ve evden çıktı. Ayakkabılarını giyip evden çıktıktan sonra motor önünde onu bekleyen Cenan'ı gördü. Arif'in aksine beyaz bir pantolon ve desenli mavi bir gömlek giymişti. 

  Arif'in aklında bir kaç düşünce anında çoğalarak devlet kurmaya başladı. İlk olarak Cenan'ın çok iyi göründüğünü düşünüyordu. İkinci olarak Cenan sadece gömlek ile üşümeyecek miydi? Üçüncü olarak ne zamandan beri motoru vardı? 

  Yanına ilerlerken bu düşünceleri zorla kafasından attı. "Selam." 

  "Vay gülüm. Ne iyi olmuşsun öyle." Arif'in kafası gerçekten karışıyordu. Oysaki daha yeni tanışmışlardı. Ayrıca Arif ilk görüşte aşka inanmazdı. Tanıdıktan sonra severdi. "Sağ ol. Sende öyle." Cenan arkasında kalan motoru gösterdi ve elindeki kasklardan birini ona uzattı. "Gidelim mi?" 

  Cenan öne bindikten sonra Arif arkasına bindi ve kaskı kafasına taktı. Arif hiç beklemediği anda Cenan, Arif'in ellerini kendi beline doladı. "Sıkı tutun." Arif'in hiç beklemediği bu hareket karşısında şaşırsa da motor hareket edince ilk kez motora biniyor olmanın heyecanından şaşkınlığını unutmuştu. Cenan'ın beline doladığı kollarını istemsizce daha sıkı dolamıştı. Bunu fark edince biraz gevşetse de tutuşunu bırakmadı. 

  Yaklaşık on dakika sonra motor durmuştu. Geldikleri yer bir açık alan kafesiydi. Arif motordan inerken kendi kaskını çıkardı. Cenan Arif'in elinden kaskı alıp koltuk altındaki kısma bıraktı. Kendi kaskını da motora astı. Çalınmayacağından emindi zaten. Çalınsa bile sorun değildi. 

  Arif'i önden yürütüp kafenin çardaklarından birine oturdular. Yanlarına gelen garson önlerine iki tane menü bıraktı. "Hoş geldin ustam." 

  "Ya Alperen ama şunu yapma ya." Cenan'ın sinirlenişine karşılık Alperen gülerek yanlarından ayrıldı. Tabi ki Cenan'ın gerçekten sinirlenmediğini biliyordu. Zaten Cenan ciddi anlamda kolay kolay kimseye sinirlenmezdi. Gerçekten öfkelendiği anlar çok nadir görülürdü. 

  "Ne istersin Arif'im, ne söyleyelim?" Arif'in aklı yine Cenan'ın kullandığı aitlik ekine takılmıştı. Kendisine sürekli böyle seslenmeye devam edecekse Arif'in aklı bulantıdan çorbaya dönecekti. "Bilemedim ben ya."

  "İki kişilik serpme kahvaltı ile açılışı yapalım mı o zaman." Olur, gibisinden bir şeyler mırıldandı Arif. O an aklına başka bir düşünce takılmıştı. Cenan, Arif'ten başkaları ile konuşurken onlara karşı da aitlik eki kullanıyor muydu? Yoksa bu sadece Arif'e mi özeldi?

  "Alperen, sen bize iki kişilik kahvaltı getir kardeşim." Cenan'ın sesi ile kendine geldi Arif. Oturduklarından beri menüye göz attığı için ilk kez etrafa göz atıyordu. Kendileri dışında bir kaç masa daha doluydu. Hoş ve samimi bir havası vardı. Etrafı çiçekler ile süslendiği için çok güzel kokuyordu. Ayrıca çok temizdi. Yerlerde tek bir izmarit bile yoktu. Böyle güzel bir yerin bu mahallede olacağını düşünmezdi. Kim bilir daha bilmediği neler vardı burası hakkında. Öğrendikçe burayı severdi belki.

  "Nasıl, beğendin mi ilk durağımızı?" Etrafı incelemeyi bırakıp gözlerini karşısında oturan ve gözlerindeki parıltı ile ona bakan Cenan'a çevirdi. "Evet, çok güzel."

  "Bu daha sadece başlangıç. Bugün benimlesin, ve ben seni güzelce tatmin edicem Arif, merak etme." Arif artık Cenan'ın kullandığı kelimeleri bilerek seçtiğini düşünüyordu. Aitlik eki, benimsin demesi, tatmin edicem demesi, Arif'in sürekli aklını talan ediyordu. Biraz daha devam ederse Arif'te akıl denen bir şey kalmayacak, eriyip gidecekti. Kalbiyle beraber...

  Bu sırada kahvaltıları gelmişti. Beklediğinden daha güzel görünüyordu. Zaten bu mahalle hakkında ne düşünüyorsa, ne kadar ön yargısı varsa hepsi tek tek yok oluyordu. Yine de her yeri bilmiyordu, bu yüzden ön yargılarını henüz yıkacak gibi değildi.

  Kahvaltıyı yedikleri sırada hiç konuşmadılar. İkisi de kendini kahvaltının lezzetine kaptırmıştı. Kahvaltı sonrası Cenan ikisine de birer çay söylemişti. "Sıradaki durağımızda ne yapalım istersin?" 

  "Nerede ne var bilmiyorum ben. Sana kalmış." Cenan Alperen'den hesabı istedi. Arif tam cüzdanını çıkaracakken Cenan durdurdu onu. "Hop hop hop noluyor Arif? Sok o cüzdanı cebine. Bendensin bugün." 

  "Olur mu öyle şey?"

  "Hadi hadi daha gidecek yerimiz var." Alperen gelip hesabı aldıktan sonra oturdukları çardaktan kalktılar. Motora önce Cenan bindi, ardından da Arif binip kollarını yine beline doladı. Bu sefer çok sıkmamaya özen gösterecekti. 

Aşk-ı Sanayi // ArCenWhere stories live. Discover now