yedi

940 91 76
                                    

  Sonraki durak olarak mahalle içindeki kahvehanelerden birine gelmişlerdi. İçeri girdikleri gibi Cenan, Arif'i iki kişinin oturduğu bir masaya yönlendirdi. İkili, Cenan'ın geldiğini görünce ayağa kalktı ve ona sarıldılar, sonrasında hep beraber masaya oturdular. "Arif, bunlar benim arkadaşlarım Hilmi ve Evliya. Arkadaşlar, bu da hep sanayinin önünden bisiklet ile geçen çocuk Arif." 

  Mahalledeki çoğu kişi Arif'i bu şekilde tanıyordu. Bisikletli çocuk. 

  "Vay be. Sonunda tanıştık. Ben Hilmi. Hamsi de derler arada." 

  "Hamsi mi?"

  "Hamsi tabii." Onlar konuşurken Cenan herkese birer çay söylemişti. "Çok severim." 

  "Çok memnun oldum." Çayları getiren çocuk hepsinin önüne teker teker bıraktı bardakları. Arif çay isteyenin Cenan olduğundan adı kadar emindi. 

  "Evliya bende." Arif ona da memnun olduğunu söyledikten sonra çayın yanındaki şeker paketlerinden ikisini de çaya atıp karıştırdı. 

  "Arif'i randevuya çıkardım bugün." Tam çayından içecekken Cenan'ın dediği ile içmekten vazgeçti. Boğazında falan kalmasındı. "Randevu mu?" Evliya ve Hilmi şaşkınlıkla Arif ve Cenan'a baktı. Olayı bilmedikleri için başka türlü düşünmüşlerdi. "He ya. Arif pek mahallede gezmiyor ya, gezdirivereyim dedim." 

  Hilmi ve Evliya duydukları açıklamanın rahatlığı ile çaylarından bir yudum aldılar. Yanlış anlamalarından dolayı neredeyse kalplerine iniyordu. "Öyle mi söylenir o Cenan?" 

  "Kelimelere bu kadar takılmayın sizde." Bu sırada masalarına okey takımı gelmişti. Her şey iyi güzeldi de, bunu kim hangi ara istemişti? "Harikasın aslanım sağol." Cenan ıstakaları tek tek herkesin önüne bıraktı. Zaten kare masa etrafında herkes bir kenarında oturuyordu. Takımı getiren çocuk gitmeden Evliya ondan küllükte istemişti. "Arif? Sen bilir misin okeyi?"

  Evet demeyi çok isterdi ama bilmiyordu. Şimdiye kadar hiç oynamamıştı ve oynama gereği de duymamıştı. "Yok, bilmiyorum."

  "Hiç mi bilmiyorsun?"

  "Ya temelde biliyorum aslında ama hiç oynamadım."

  "Eee sen kahveye gittiğinde ne yapıyorsun?" diye sordu Hilmi. Bu sırada Evliya'nın istediği küllük geldi. Geldiği gibi de Cenan ve Evliya birer sigara yaktı. Arif, Cenan'ı ilk kez sigara içerken görmüştü.

  "Cenan abi o hangisinden?" Paketi Evliya'ya uzattı. İsmine baktıktan sonra paketi Cenan'a geri verdi. "Parliament'e en son zam gelmedi mi?"

  Paketi cebine sıkıştırdıktan sonra cevapladı. "Geldi gelmesine de, alışmışız midnight içmeye napalım. Hadi dağıtın şu taşları."

  İkisi taşları dağıtırken ve ters çevirirken Arif, Hilmi'nin hâlâ bir cevap beklediğini fark etmişti ama verecek bir cevabı yoktu. Hayatında ilk kez kahvede oturuyordu çünkü. "Kahveye gitme huyum yok ki benim."

  "Zamanla olur, merak etme." dedikten sonra taşları düzenleyen ikiliye katıldı Hilmi. Arif ise bu işlerden anlamadığı için sadece oturuyordu. "Bak şimdi Arif'im." Cenan bunu demeye devam ettikçe Arif'in midesi karıncalanmaya devam edecekti. "Taşların hepsini dağıtıp ters çeviriyorsun. Sonra da beşer beşer toplayıveriyorsun."

  Cenan okeyi Arif'e anlatırken Hilmi araya girdi. "Cenan sende Yasin ile dura dura onun şiveyi almışın." Taşların hepsi toplanıp dizilmişti. Zar ise Cenan'ın elinde duruyordu. "Öyle oldu ya. Neyse nerede kalmıştım. Heh. Topladıktan sonra bir tanesi altılı kalıcak. Taşları dağıtan kişi zarı alıyor ve atıyor. Zarda kaç yazıyorsa, aha bu altılı olan taşlardan en üsttekini zarda yazan kadar sıra kaydırıyorsun. Sonra bir daha atıyorsun. Kaç geldiyse o sıradaki taşı alıp düzüne çeviriyorsun ve taşların üzerine koyuyorsun. Bak göstereyim."

  Cenan elinde dolaştırdığı zarı attı. İlk olarak beş gelmişti. Aynı anlattığı gibi en üstteki taşı beş sıra kaydırdı. Sonra tekrar attı ve bu seferde üç geldi. Alttan üçüncü sıradaki taşı alıp yüzüne çevirerek en üste bıraktı. Gelen taş mavi yediydi.

  "Bak şimdi mavi yedi geldi dimi, o zaman okeyimiz bir sonraki taş, yani mavi sekiz."

  Arif'e anlata anlata herkese taşları dağıttı. Normalde Arif okey oynamakla pek ilgilenmezdi ama bugün beraber randevuya çıkmışlardı ve Cenan bugün Arif'in onun olduğunu söylemişti. Bu yüzden en ilgilenmediği konu bile olsa ilgiyle ve özenle dinliyordu.

  Ayrıca iki turdan sonra okey oynamaya alışmıştı. Hatta eğlenceli gelmeye başlamıştı. Kahvede durmayı neden sevdiklerini anlamaya başlıyordu.

  Neden erkeklerin kahveye bu kadar çok gidip tüm günlerini orada geçirdiklerini merak ederdi ve şuan cevabını almıştı. En azından az çok öyle düşünüyordu.

  Bir kaç tur daha oynadıktan sonra kahvehanedeki garson çocuk, ıstakaları toplayıp iskambil kağıtları getirdi. "Kart bilir misin Arif?" Olumsuz anlamda başını salladı Arif. Emre ve Ömer ile daha önce almışlardı ama hiçbir oyun bilmedikleri için mal gibi kartlarla bakışıp durmuşlardı. "Yok, hayır."

  Hilmi ve Evliya kartları dağıtırken Cenan'da Arif'e oyunu nasıl oynayacağını anlatıyordu. Tüm kartlar dağıtılınca Cenan nasıl oynandığını anlatmayı bitirmişti. "Dediğim gibi Arif, ilk turda yükleyebildiğin kadar başkasına yüklemeye çalış." Arif onu onayladıktan sonra oynamaya başladılar. İlk kez oynuyor oynamasına rağmen güzel oynadığını düşünüyordu Cenan. Kolayca ayak uydurduğuna seviniyordu. Oyunun yükleme kısmı bittiğinde en çok puanı yükledikleri kişi Cenan olmuştu.

  "Olur mu böyle abicim ya. Neyse Hilmi dağıt kağıtları. Şimdi Arif, alabildiğin kadar kart almaya çalış. Buradan sonra amaç artık sana yükledikleri puanı azaltıp sıfır yapmak."

  "Anlaştık." Hilmi kağıtları dağıtmayı bitirince oyuna devam ettiler. Arif, beklediğinden çok daha fazla mutluydu. Okeyin ve iskambil kağıtlarının bu denli eğlenceli olabileceğini düşünmezdi. Ayrıca ilk kez kart oynamasına rağmen kazanmayı da düşünemezdi. "Uşağa bak ya. İlk kez oynamasına rağmen kazandı."

  Cenan, Arif'in omzunu sıvazlarken Hilmi'yi cevapladı. "Ee ne demişler ummadık baş taş yarar. Neyse daha gidecek yerimiz var bizim." Evliya hesap istediğinde Cenan, Hilmi ve Evliya "ben ısmarlıyorum" savaşına girmişti. Onlar tartışmasını yaparken Arif kaşla göz arasında hesabı ödemişti. "Tamam, bırakın şunu. Ben ödedim."

  Bu sefer bütün gözler Arif'e dönmüştü. Hilmi ve Evliya, hangi ara ödediğini bilmediği için şaşkın bakarken Cenan'ın bakışları bambaşkaydı. Ayrıca bakıştıkları bir kaç saniye boyunca Cenan'ın göz renginin eşsiz olduğunu düşünmüştü Arif. Hayatında hiç unutamayacağı bu gözleri aklının bir köşesine kazıdı.

  "Arif'im sen niye yapıyorsun bunu. Ben sana bugün bendesin dedim ama." İkili tekrar motora binerken Cenan bu duruma söyleniyordu. Arif'i randevuya o çıkarıyordu, dolayısıyla bugün bütün hesapları onun ödemesi gerektiğini düşünüyordu.

  "Olmasın bir daha Arif'im." Cenan motoru tekrar sürmeye başlamıştı. Arif bu sefer gittikleri yeri çok merak ediyordu. "Şimdi nereye?"

  "Sürpriz."


Aşk-ı Sanayi // ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin