onbir

825 82 37
                                    

  "HAHAHAHAHA" Arif ve Cenan hayatlarında hiç gülmemiş gibi gülüyorlardı. Gülmelerinin sebebi hem içmiş olmaları hem de komedi şovu açıp izliyor olmalarıydı. Aslında Cenan film izlemeyi teklif etmişti ama hangi filmi izleyecekleri konusunda hemfikir olamadıkları için bu şovu izlemede karar kılmışlardı. 
 
  Şovun bitimine doğru aldıkları votka çoktan bitmiş, biralarının yarısına gelmişlerdi. Arif hafiften sarhoştu, konuştuklarına pek dikkat etmemeye ve Cenan'a normalden daha fazla temas etmeye başlamıştı. Ara ara Cenan'ın kollarında ellerini gezdiriyordu, bazen de bacağını Cenan'ın bacağına değdiriyordu. Cenan için ise sadece çakırkeyif denebilirdi. Arif'in tüm yaptıklarının ve içince kendisine karşı oluşan bu hallerinin farkındaydı. Doğrusu, onun bu hali Cenan'ın hoşuna gitmişti. Ayıkken de böyle davranmasını çok isterdi. 

  Biralarının sonuna geldiklerinde Arif başını Cenan'ın bacakları üzerine bırakmış koltukta uzanıyordu. Cenan'ın bir eli Arif'in saçlarını okşuyordu. İkisi de halinden çok memnundu. 

  "Cenan?"  Arif, yattığı yerden doğruldu ve Cenan'la göz göze geldi. "Hm?" 

  "Neden bana böyle davranıyorsun?" Aklından binbir düşünce geçerken Arif'in tek isteği sonraki gün söylediklerinin ya da söyleyeceklerinin pişmanlığını çekmiyor olmak olacaktı. "Nasıl davranıyorum?" 

  "Gülüm diyorsun, Arif'im diyorsun, randevuya çıkarıyorsun, öpüyorsun, neden?" Yaptığı ya da söylediği davranışların anlamını hiç düşünmemişti Cenan. Sadece içinden gelmişti. Arif rahatsız olmuş olabilir mi diye bir düşünce geçmişti aklından. "İçimden geldiği için Arif. Bir sorun mu var?" 

  Evet var, demek istedi Arif. "Evet, var." Ve söyledi de. "Bir sorun var." Cenan yaptıklarının Arif'in hoşuna gitmediğini düşündü ve özür dileme ihtiyacı hissetti. Bunu yaparken istemsizce elleri Arif'in ellerini tutmuştu. "Üzgünüm Arif. İstemezsen söy-" Cenan'ın olayı yanlış anladığını fark ederek lafını böldü. 

  "O anlamda değil Cenan. Bir sorun var çünkü bana böyle davranman hoşuma gidiyor. Kalbim hızlanıyor, nefesim kesiliyor. Boşa umutlanıyorum. Bak yine yapıyorsun, ellerimi tutuyorsun." Alkolün etkisiyle Arif'in söylediklerine başta anlam verememişti fakat tuttuğu ellerine bakınca dank etmişti. Arif'in ondan etkilendiğini şimdiye kadar fark etmemişti Cenan. Böyle bir amaç gütmüyordu hiçbir yaptığı ya da söylediği. Ne söyleyeceğini bilememişti. 

  Gözlerini tuttuğu ellerden karşısındaki gencin gözlerine çevirdi. Daha önce kimsenin bakmadığı gibi bakıyordu Arif ona. Acaba kendisi Arif'e nasıl bakıyordu. 

  "Hiçbir şey söylemeyecek misin?" Cenan'ın suskun ve tepkisiz halini sevmemişti. Evden kovmasını suskun haline tercih ederdi. 

  "Seni üzüyor muyum?" Bu beklediği sorulardan biri değildi. Söylediklerinden bunu mu çıkarmıştı gerçekten? "Ne?" 

  "Böyle davranarak, senin kalbini hızlandırarak, nefesini keserek, seni boşa umutlandırarak seni üzüyor muyum?" Cenan'ın şuan bile kendisini düşünmesi bir kez daha Arif'e aynı umudu veriyordu. Cenan'ın fark etmeden her yaptığı Arif'in damarlarını tek tek ele geçiren aşk hücrelerine dönüyordu. "Hayır Cenan. Sen beni mutlu ediyorsun. Ama ben bunların hepsi bir arkadaşlık uğruna olsun istemiyorum." 

  Arif'in kendisini bir arkadaş olarak görmediği düşüncesi Cenan'ın aklına yeni düşmüştü ve gözlerini tekrar ellerine çevirmişti. İkisi de ellerini çekmemiş, hala el ele tutuşuyorlardı. 

  Arif'e olan hisleri hakkında net bir şey söyleyemezdi. Yasin ile konuşurken bir erkekten hoşlanmanın kötü bir şey olmadığını söylemişti ve söylediklerinin arkasındaydı, bunları söylerken aklında Arif vardı fakat buna rağmen Arif'e hissettikleri hakkında hiç düşünmemişti. 

  Arif'in hala kendisinden bir şeyler söylemesini beklediğini fark etse de söyleyecek şey bulamıyordu. Sessiz kalırsa Arif'in konuyu kapatacağını düşünüyordu. Fakat Arif şuan bunu konuşmakta kararlıydı. Ya Cenan ile mesafeli bir arkadaşlıkları olacaktı ve ondan umudu kesecekti ya da flört edeceklerdi ve Cenan onu daha çok öpecekti. Başka seçenekleri yoktu. 

  "Ben senden hoşlanıyorum Cenan. Ve böyle devam etmesini istemiyorum. Bana nasıl yaklaştığından emin olamıyorum ve bu beni yiyip bitiriyor. Benimle arkadaş olmaya mı çalışıyorsun yoksa bana yürüyor musun emin olamıyorum. Bir ortası da yok."

  Kendini köşeye sıkışmış gibi hissediyordu Cenan. Böyle hissetmesini gerektiren bir durum yoktu aslında. Sadece Arif Cenan'dan net olmasını istiyordu. Fakat Cenan kendine bile net değildi. Arif'e de net bir şey söyleyemezdi. Onunla arkadaş olmayı cidden istiyordu ama işin ona yürümeye gittiğini fark etmemişti. Fark etse de kendini durdurmazdı çünkü Arif'in ciddiye alacağını düşünmezdi. Şimdi öğreniyordu ki Arif ciddiye alıyordu.

  "Lütfen bir şey söyle artık." Durumun nereye gittiğini bilmiyordu artık. Kafası allak bullak olmuştu. Arif'i yanıtlamak istiyor ama söyleyeceği doğru kelimeleri bulamıyordu.

  Araları bundan sonra nasıl olacak emin değildi.

  "Seni rahatsız ediyorum galiba." Bir kaç dakika geçen sessizlikten sonra buna karar vermişti Arif. Cenan'ın hiçbir şey söylememe sebebinin bu olduğunu düşünmüştü. Oysa Cenan kafasında yaşanan onca şeyle bir mahkeme kurmuştu. Verilecek hükmü belirlemeye çalışıyordu.

  "Hayır, etmiyorsun Arif'im. Sakın öyle düşünme. Sadece..." alfabeyi unutmuş gibi susmuştu Cenan. Ne söylemek istediği konusunda bir fikre varmak çok zordu. "Sadece ne Cenan? Sadece ne? Bana bir şey söyle artık. Beni evden kov ya da sarıl, ama bir tepki ver. Böyle heykel gibi durma, lütfen."

  Aralarındaki belirsizlik Arif'in canını sıkıyordu. Cenan'ın suskunluğu da üzerine eklenince daha kötü oluyordu.

  "Ben sadece seninle olmak istiyorum Arif. Ne anlamda bende bilmiyorum. Sadece yanında olmak istiyorum, elini tutmak istiyorum, öpmek istiyorum. Ama bunlar seni boşa umutlandırıp üzsün istemiyorum."

  "Çünkü bana hiç o gözle bakmayacaksın değil mi?" Cenan'ın tuttuğu ellerini kendine çekti Arif. Cenan ondan uzak durmayacaksa kendisi uzak dururdu. Ama Cenan kaşlarını çatarak Arif'in ellerini çekişini izlemiş ve ellerini geri tutmuştu. Teması kesmek istemiyordu. "Demek istediğim o değil Arif."

  Kafasında cümlelerini toparlayıp konuşmaya başlamadan önce derin bir nefes aldı. "Yalan söyleyemem, sana karşı hislerim var. Sadece bu hislerin ne olduğundan emin değilim ve senin hissettiklerin gibi değilse seni üzmek istemiyorum."

  Daha ikisinden de ses seda çıkmamıştı. Biraz daha koltukta oturup çerezlerden yemişlerdi. Arif'in eve gidemeyeceği çok belliydi, bu yüzden içkileri alıp eve geldiklerinde ona rahat edeceği bir tişört ve şort vermişti. Cenan koltuktan kalkmış ve kendi odasındaki yatağı Arif için hazırlamıştı. Tabi ki onu koltukta yatıracak hali yoktu.

  Kendi için aldığı çarşaf, yastık ve battaniye ile salona geri döndüğünde Arif'in uyumuş olduğunu gördü. Bu uykulu ve tatlı halinin Cenan'ın kalbini fethettiğini fark etmeden uyuyordu.

  Onu uyandırmamaya çalışarak kucağına aldı Cenan. Sessiz adımlarla Arif'i odasına götürdü ve onun için hazırladığı yatağına yatırdı. Ayağındaki çorapları çıkardı. Sonrasında üstünü örttü ve odadan çıkmadan önce alnına bir buse kondurdu.

  Odanın kapısını sessiz bir şekilde kapattıktan sonra salona döndü. Kendisine koltuğu hazırladıktan sonra sehpa üzerindeki şişeleri ve çerezleri mutfağa götürdü. Nasıl olsa yarın toplardı.

  Salona geri dönüp koltuğa yattı. Aklını ve kalbini ele geçiren Arif ile uykuya daldı Cenan.  

Aşk-ı Sanayi // ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin