3

592 77 68
                                    



baby, please have mercy on me, take it easy on my heart

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

baby, please have mercy on metake it easy on my heart.

3. Bölüm

İnsanlar dışarıda çok hızlı yürüyordu, sanki hepsinin yetişmesi gereken bir yer varmış gibiydi. 

Ben ise hızlı yürümüyordum artık, yetişmem gereken her şeye ve herkese geç kaldığımdandı belki. 

Hiç kimse beni beklemediğindendi.

Evden erken çıkmıştım, odam bana dar gelmişti, sığamamıştım dört duvar arasına. Dünden sonra gözüme girmeyen uyku bana şiddetli bir baş ağrısı olarak geri dönmüştü. Öyle çok hareket etmemiş, bir şey yapmamıştım bile ama yorgun hissediyordum kendimi. Ne okula gidip hep geç kaldığım o insanları göresim ne de dört duvar arasında düşüncelerimde boğularak kendi kendimi yiyesim yoktu. 

Ama yine de kalkmam gerektiğini, devam etmem gerektiğini biliyordum. Dünyanın sırf bir insan acı çekiyor diye dönmeyi bırakmadığını ve bırakmayacağını biliyordum. Dünya dönmeyi bırakmazdı, acı çeken insan acısıyla birlikte o dönüşe ayak uydurmayı öğrenirdi. 

Yine de bazen bir an için, sadece çok kısa bir an için her şey dursaydı nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyordum. Bir an durup herkes bir bekleseydi. Etrafıma, bir anda ve bir an için duran dünyaya sahip olduğum tüm acıyla bakma şansım olsaydı. Kaçırdığım hayatı donup kalmış haliyle görseydim eğer, kaybettiklerimin farkında olur muydum? Çok uzak bir geçmişe değil, yakın bir geçmişe giderek hatalarımı düzeltmek ister miydim? Gözlerimin önünde donup kalan dünya bana devam etmem gerektiğini hatırlatır mıydı?

Belki hatırlatmazdı hatırlatmasına ama bir anlığına her şey dursaydı, yetişmeye çalışmak beni bu kadar korkutmazdı diye düşünüyordum. Çünkü yetişmeye çalışmak zordu. Sanki dünya o kadar hızlı dönüyordu ki, sırtımda o dünyanın yükünü taşıyarak onun peşinden koşmam gerekiyordu. Koşuyor, koşuyor, koşuyordum ama bir kez bile yetişmiş hissedememiştim. 

Yürürken aklımdan geçen bu düşünceler sanki dik durmak için başımın üzerine on tane kitap koymuşum da başımı ağırlaştırıyormuş gibi bir his veriyordu. Dik duruyordum, yürümeye devam da ediyordum ama başımda hiç kimsenin göremediği bir ağırlık taşıyordum. 

Kampüsün içine girdikten sonra çok geçmeden birinin adımı seslenmesiyle adımlarım yavaşladı. Omzumun üzerinden arkama doğru bakarak bana doğru koştura koştura gelen Jisoo'ya baktım. Nefes nefese yanıma vardığında, onu beklemek için durduğumun ancak farkına varabildim. Oysa beklememem gerekiyordu. Benimle yakın olmaya çalışması, arkadaşlarıyla arasını bozabilirdi. Buna değmiyordum. 

glimpse of us | liskookWo Geschichten leben. Entdecke jetzt