4

543 72 146
                                    

it's not your fault, i ruin everything

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

it's not your fault, i ruin everything.

4. Bölüm

"Abla, bembeyaz oldu yüzün... Doktora mı gitsek?" 

James, ıslattığı bezi alnımda gezdirirken endişeli bir şekilde konuştuğunda titrek bir nefes vererek gülümsedim. "Bir tanem, endişelenmene gerek yok. Yağmurda ıslandığımda hep böyle olduğumu biliyorsun zaten. Bir iki güne bir şeyim kalmaz."

Kaşlarını çattı, dediklerim onu tatmin etmeye yetmemişti. Endişeleniyordu. Endişeleniyordu çünkü hastayken midem bulanıyor, yemek yiyemiyordum ve yediklerimi çıkarmam çok uzun sürmüyordu. Bu benim için iyi bir şey değildi, olmaması gereken bir şeydi. "Yemek yiyemiyorsun ama," diyerek aklımdan geçenleri dile getirdiğinde yutkunarak bakışlarımı kaçırdım. 

"Sen uyusana," dedim alnıma yasladığı bezi yavaşça elinden alırken. "Ben iyiyim, gerçekten iyiyim. Yarın okula da gitmeyeceğim. Ama senin okulun var, bu saatte başımda beklemen doğru değil."  Başını omzuna doğru eğerek gözlerini devirdi. "Abla, okul senden önemli mi? Saçmalama. Ben de gitmeyeceğim yarın."

Kaşlarımı çatarak ona kızacağım esnada, midem tekrar bulanmaya başladı. Saatlerdir mideme girebilen tek şey olan suyun da tekrar çıkacağını hissederek elimi ağzıma bastırdım, yatakta doğruldum. James endişeyle bana seslenirken üzerimden yorganı atmaya çalıştım. Midem bulandığında halen eskisi gibi panik oluyordum. Kusma hissi bedenimi korkuyla dolduruyor, sonra engel olamayacağımın bilincinde bir şekilde klozetin başında sakinleşebilmeyi bekliyordum. 

James yorganı üzerimden çekmeme yardım ettiğinde yataktan kalktım ancak attığım adımın bir ikincisi olmadı, dengemi sağlayamadan bedenim yerle buluştuğunda James korkuyla yanıma çöktü, kolunu omzuma dolayarak kalkmama yardım etmeye çalıştı ancak henüz o kadar güçlü bir çocuk değildi, an be an gücünü kaybeden bedenim ona kolaylık da sağlayamıyordu. Mide bulantımın geçmesi için birkaç derin nefesi içime çekerek ona baktığımda "Abla," dedi ağlayarak. "A-ambulans çağırayım mı? A-annemi mi arasak, o gelse?" 

Başımı iki yana sallayarak tüm gücümü kullanmaya, doğrulmaya çalıştım. James kalkmama destek olduğunda yatağımın kenarına oturdum ve ona baktım. "Ambulans çağırmıyoruz," dedim yorgun bir sesle. "Ve hiç kimseyi aramıyoruz." Dizlerimin dibine oturarak ellerimden tuttu. "Abla böyle olmaz ki ama," diyerek itiraz etti bana. "Bari gidip eczaneden ilaç alayım sana."

Söyledikleri arasında en makul bulduğum seçenek bu olduğunda, onun da içinin rahat etmesi için bu teklifi kabul ettim. O apar topar üzerine düzgün bir şeyler giyinip evden çıkarken yüzümü yıkamak için banyoya girdim ben de. Üşüyordum, bedenim istemsizce titriyordu ve kat kat giyinme arzusuyla dolup taşıyordum. Midem çok bulanıyordu ama bomboş olduğunu da biliyordum. Gün boyu bir şey yiyememiş, okula da gidememiştim. Dün yağmurda ıslanırken bunun olacağını biliyordum aslında, bunu kendi kendime bilerek yapmıştım sanki. 

glimpse of us | liskookNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ