12

534 76 181
                                    

romeo, save me, i've been feeling so alone

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

romeo, save me, i've been feeling so alone. i keep waiting for  you but you never come.

12. Bölüm

Eğer uzun bir süre yemek yemezseniz, vücudunuz açlığa alışırdı. 

Biraz su ve insanların gözünü boyayacak birkaç küçük lokma, sizi ayakta tutmaya yeterdi. 

Açlığa alışmak demek, tokluğa küsmek demekti. Midenizin doluluk hissini taşıyamaması demekti. Eğer bir yerde, birilerinin gözünün önünde yemek zorunda kalmışsanız, o yemeği kusmayı deli gibi istemeniz demekti. 

Tüm bunları fark ettiğinizde ise kendinizden korkmaya başlardınız. Tüm bunların normal olmadığını fark ettiğinizde ancak kendinizi durduramadığınızda, acı çekerdiniz. Azalan enerjiniz, üzerinize olmayan bir yığın kıyafetiniz, uzaklaştığınız sosyal yaşantınız bir anda her sayfasını kaşlarınızı çatarak, büyük bir şaşkınlıkla okuduğunuz bir kitaba dönüşürdü. Bir insan kendisine nasıl böyle davranabilirdi? Bir insan nasıl, işleri kendisini öldürebilecek seviyeye getirebilirdi? Geri dönüşü olmayabilecek bir yolu arkasına baka baka, nasıl gitmeye devam edebilirdi?

Bunu kendime nasıl yapmıştım?

Tüm olanlardan sonra buna nasıl devam edebiliyordum?

Yemek yemem gerekiyordu. Yediğim yemeklerin midemi bulandırmaması, fazla yeme düşüncesinin beni ellerimi kanatacağım derecede bir strese sürüklememesi gerekiyordu. 

Balkondaki o konuşmamızın üzerinden üç gün geçmişti ve bu üç gün boyunca Jungkook'u görmemiştim. Okulda, evimin yakınlarında ya da belki onu görürüm diye altını üstüne getirerek eve ancak dönebildiğim mahallede de yoktu. Benim karşıma hiç çıkmamıştı. 

Suçluluk duygusu içimi kemiriyordu. 

Kendime karşı, Jungkook'a karşı, anneme ve kardeşime karşı suçlu hissediyordum. Kendime, irade denen şeyden yoksunmuş gibi bir yemeği bile bitiremediğim için kızgındım. Aileme tekrar yaşatmak üzere olduğumu hissettiğim acı yüzünden ne diyeceğimi, bizi bundan tekrar kurtarıp kurtaramayacağımı bilmiyordum. Jungkook'tan sakladığım her şey, benimle birlikte tüm bu insanları acının eşiğine sürüklüyordu.

Dolu gözlerimi kardeşimden gizlemeye çalışarak önümdeki yemekten bir lokma daha aldım. Çiğnedim, çiğnedim, çiğnedim... Ama ağzımdaki o lokma küçülmek, yutmamı kolaylaştırmak yerine büyüdükçe büyüdü sanki. Midemin bulandığını, yutkunamadığımı hissediyordum ama karşımda James bana beklenti dolu gözleriyle bakarken banyoya koşmanın da akıl kârı olmadığını biliyordum.

glimpse of us | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin