6

633 80 210
                                    

'cause my life goes dark, when i know that i can never be your love

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'cause my life goes dark, when i know that i can never be your love.

6. Bölüm

Konuşmayacaksan, bakma.

Anlatmayacaksan, peşimden gelme.

Nasıl bakmam ki, gözlerim senden başka izleyecek bir şey arzulamıyorken? Ve nasıl peşinden gelmeden dururum, adımlarım takip edebilecek başka hiçbir yol tanımıyorken?

Gözlerinden dökülen tüm o kırgınlık bana, beni unutmadığını düşündürürken bir yandan da öfkesini de görerek üzülüyordum. Hissettiği her duyguyu taşırken haklı olduğunu bilmek omuzlarımın bu ağırlıkla düşmesine sebep oluyordu. Benimle sadece konuşmasıyla bile yetinebilmeli, geri çekilip ona hayatına devam etmesi için gereken alanı vermeliydim belki de. Gitmeliydim hatta buradan. Ama yapamıyordum. Gidemiyor, bırakamıyor, vazgeçemiyordum. 

Kalbimin ondan başka birini sevebileceğine zerre kadar inancım yoktu. Denemek ise zaten istemiyordum. Ama onun denemek istediği hissine kapılıyordum. 

Birkaç sıra önümde Roseanne ile oturmasını izlerken aklımdan geçen buydu. Dersin hocası geciktiğinden sınıfa hakim olan uğultu başımı ağrıtıyor, onları izlemek ağrıma bir de acı ekliyordu. Roseanne'in alttan dersleri üç tane falandı ve o derslerden birine zaten birlikte giriyorduk. Diğer iki derse ise Jungkook ile geliyordu. 

Jungkook zaman kaybetmeyi sevmezdi ama onunla bu derslere giriyordu. Birlikte sohbet ediyor, gülüyorlardı. Bir zamanlar benim olduğum her şey, şimdi Roseanne'di sanki. Çocuk değildim tabii, bunu izlerken kıskanç hissetmemem gerekiyordu. Bırakıp giden benken kıskanma, aralarına oturma gibi yanlış duygulara kapılmamam gerekliydi ancak mani de olamıyordum. Onlar yalnızca arkadaş mıydı? Fazlası? Daha fazlası var mıydı? 

Jungkook'u bir başkasıyla öyle düşündüğümde, bana sarıldığı gibi bir başkasına sarıldığını, öptüğünü ve hatta birlikte uyuduğunu düşününce midem bulanıyordu. 

Çünkü tüm bunları düşününce, bırakıp giden kişi olmama rağmen günün birinde, ileride dahi bunları yapabileceğime inanmıyordum. Bencillikti belki ama o da yapamasın istiyordum. Beni düşünmeden sarılamasın, öpemesin kimseyi ve sırf bu yüzden, olmasın hayatında birisi. Çünkü biliyorum ki, benim hayatımda olmayacak. Yapamayacağım. Ve yapamamaktan ziyada, yapmak istemiyorum bunu zaten. Tanrım, lütfen o da istemesin. 

Yaklaşık on beş dakikanın sonunda bir asistan gelip dersin iptal olduğunu haber verdiğinde gözlerimi devirdim. O kadar yol gelip de dersin iptal olduğunu öğrenmenin verdiği sinir bambaşkaydı. Sınıf yavaş yavaş dağılırken hareket etmeden, insanların çıkışını ve kalabalığın dağılışını izledim. Belki de buradan sonra yolumun düşeceği yer öğlen yemeği yemem gereken kantin olduğu için kalkmıyordum, emin değildim. 

glimpse of us | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin