18.Bölüm: Son'un da Son'u

175 27 23
                                    

"Anneee!"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Anneee!"

"Anneğ!"

"Efendimmm?"

"Anneeeğ!"

"Efendiim!"

Bahçede koşturan iki afacana seslenmekten dilimde tüy kalmamıştı. "Anneeeeğ!" Her defasında bir hece daha ekleyerek beni nasıl zıvanadan çıkartabileceklerini test ediyorlardı. Yüz defa geri seslensem de asla başka bir cevap alamamıştım. Ali'den görerek onu taklit eden küçük kızım'ı da esefle kınıyorum. "Analık haklarım artı süt hakkımı ikinize de helal etmemi istiyorsanız derhal yanıma ışınlanıyorsunuz afacan oğlu afacanlar!" diye bağırdım daha fazla tahammül edemeyerek.

Ali önde, Halime arkasında koşarak içeri girmeleri ile kaşlarımı çattım.

Bu manzara karşısında sinirli kalmak epey zor olsa da şu an sinirli anneyi oynamalıydım. "Ne var, ha? Ne? Neden iki saattir seslenip seslenip susuyorsunuz?!" diye kızdım bir elim belimde.

Cevap alamamıştım tabi. Ali boynu bükük ve masum bir şekilde ellerini arkasında emekli dayılar gibi birleştirmiş bana bakıyordu. "Cevap vermeme oyunu mu oynuyoruz çocuklar? Benim neden haberim yok?" dedim göz kırpıp elimi hayırdır dercesine sallayarak.

"Hiiiç!" diyerek omuz silkti Ali. Artık 14 yaşına girmişti. Ergenlik cağı çok zor bir dönemdi benim için. Hem asi hem de hiperaktifti. "Oğlum o zaman ne diye bağırıyorsunuz sabahtan beri yahu? Komşular kapıya dayanacak sizin sesinize? Hadi abin ergen, sen peki Halime 'cim?"dedim kafamı olumsuzca sallayarak.

"Ama abiş dedi ki annem'e anne demek çok güzel, birazcık daha bağırırsak anniş çok mutlu olur, dedi!" Gözlerini kocaman açarak anlattığı olayı büyük bir dikkatle dinlemiştim.

"Mutlu olayım diye mi bağırıyorsunuz sabahtan beri?"

Bu çocuklar benim ömrümü yedi ömrümü! Hangi insan annesi mutlu olsun diye bağırırdı ki? "Annem, ses tellerinize yazık!" dedim inanmazca bakarak. "Ben sizin her anne demenizde mutlu oluyorum zaten ama bunun sesinizin desibeli ile hiç bir alakası yok! Vallahi de yok! Komşularımızı rahatsız etmeden de beni mutlu edebilirsiniz bebeklerim benim!"

Kollarımı iki yana açarak ikisini de kıskacıma aldım. "Meselaaa böyleee! Kucaaak!" diye bağırarak sevimli bir ifade ile ikisine de uzunca sarılıp öptüm.

Ali'nin kulağına fısıldayarak "Bunu unutmam ergen boy seni!" diyerek saçlarını karıştırdım. İflahımı kurutmuştu bu ergenlik. Bir bitse de nefes alsak derken aklıma birden bir tane daha çocuğum olduğu geliyordu. Halime de umuyordum ki bu kadar ağır bir ergenlik yaşamazdık. Nede olsa abisi ile bir olup bu yaşında ergenliğini yaşıyor gibiydi.

"Anne ya!" diyerek korkuyla bana bakan Ali, bir gün yaşattığını yaşamadan ölmezsin felsefemi çok iyi benimsediğinden anlamıştı başına gelecekleri. "Hiç anne ya deme küçük kurabiye seni! Anneye öf bile denmez çarpılırsın, okulda ki neydi o kızın adı..." Kendime düşünme süresi bırakmışken hızla araya girerek kızın ismini söyledi. "Ela." Kafamı salladım. "Heh o kız işte! Ağzın yamulursa yüzüne bakmaz sonra. 'Annesine öf diyen erkek erkek midir lo!' der gider kantinde o Burak'ın yanında yer yemeğini!" dedim korkutucu bir ifade takınarak.

Taç DökümüWhere stories live. Discover now