Küçük yaştan Eroğlu konağında yaşayan Güneşin tek hayali Harun Eroğlu olmuştur yıllarca. Bir gün kader onun yüzüne güler ve bu hayalini gerçek kılar. Eroğlu konağına gelin gider...Ama her şey hayalettiği gibi değildir.
İçtiği çaydan bir yudum alırken başını salladı belli belirsiz gülümseyerek.
" Hatırlatmasan olmaz mı ?"
" Niye öyle diyorsun ki ,bence çok yakışmıştı"
" O yüzden mi nefesin kesilinceye kadar gülmüştün" demesi ile tekrar gülmemek için dudağımı ısırdım.
Komik gözükmüyordu ama onu ilk defa bıyıklı gördüğüm için alışmamıştım. Berzanın o gün babasına özendiği günlerden biriydi. Sakallarını traş ederken heves ettiği için bıyık bırakmıştı. Yaşı falan daha uygun olmadığı için garip gösteriyordu ama kötü değildi.
Kendisi çok sevmişti , işi biter bitmez bana göstermeye gelince o çocuk aklımla tüm hevesini kırmıştım önümdeki adamın.
Çok komik gözüküyorsundiyerek karnımı tutup gülmem kararından vazgeçirmişti onu.
" Biliyorsun rahmetli babam bu hayatta örnek aldığım tek kişiydi" diye ansızın lafa başlaması ile ona verdim dikkatimi.
" O gün traş olurken bende yanındaydım. Babama çok yakıştığını düşündüğüm için bana da yakışacağını düşünüp ani bir heves etmiştim işte"
" Ama yakışmıştı gerçekten. Sadece o zamanlar küçük olduğun için ve ilk kez gördüğüm için komiğime gelmişti"
Bunu söylerken Berzana yalakalık yapmıyordum. Rıza Ağa'ya yakışıyordu bıyık,sakal gibi şeyler. Berzan da huy ve görünüş olarak aynı babasına çektiği için aynı şey onun içinde söz konusuydu.
Yüzündeki çarpık gülümseme büyürken bir yudum daha aldı çayından.