2.Kitap - 9.Bölüm : İmzalar ve Kağıtlar.

20.1K 1.8K 346
                                    


9

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

9.Bölüm : İmzalar ve Kağıtlar.

Suat Karen'in odası en az bir Ankara sabahı kadar soğuktu. Kumru'nun bir anda dile getirdiği cümle odayı adeta temelden sarsmış, adamı hiç beklemediği bir yerden vurmuştu.

"Yarışmadan çekilmek istiyorsun..." dedi Suat, "Yarışmaya birkaç saat kala..."

"Evet," dedi Kumru, son derece mahcuptu, "Gerçekten üzgünüm ama aşamadığım bazı şeyler var..."

"Yapabileceğim, yardımcı olabileceğim bir şey var mı?" dedi adam.

"Aslında yok. Yaşadığım kazayı biliyorsunuz, sanırım onun depresyonunu yeni yeni yaşamaya başlıyorum. Üstelik bir de kötü bir haber aldım."

"Neymiş o?"

"Annem... Organ nakline ihtiyacı var ve bunu ona sağlayamayacağımı öğrendim..."

Adam hayal kırıklığı içinde koltuğuna gömüldü. Kumru'dan duyduklarına gerçekten üzülmüştü ama Kumru'yu daha kötü bir haber bekliyordu.

"Bunları öğrendiğime üzüldüm Kumru. Gerçekten... Annen umarım bir an önce iyileşir ve sen umarım depresyonundan bir an önce kurtulursun. Böyle bir durumda sana bunu söylemek istemezdim ama sana kötü bir haberim var."

Kumru endişeyle başını kaldırdı, Suat Karen'e merakla bakan gözlerindeki ifade " Daha kötü ne olabilir ki?" der gibiydi.

Hayatı ve içinden çıkamadığı çaresizliği yüzünden arkadaşlarını yarı yolda bırakmak zorunda kalıyordu.

"Nedir o?" dedi endişeyle.

Adam nasıl söyleyeceğini bilemez bir ifadeyle etrafına bakındıktan sonra ayağa kalktı. Kumru'yu yanıtlamadan önce masasının yanında duran büyük dosya dolabının etiketli raflarının birinden birkaç kağıt çıkardı. Kağıtlara bir süreliğine baktıktan sonra birkaç adım ilerleyip içlerinden birkaç tanesini Kumru'ya uzattı.

"Bak Kumru," dedi, "Ben bu işin sadece Türkiye ayağında varım."

Kumru kendisine uzatılan kağıtları eline aldı ve çatılı kaşlarla incelemeye başladı. Bu kağıtları hatırlıyordu.

"Bunlar..." dedi, "Bizim ilk sezona katılırken imzaladığımız..."

"Sözleşmeleriniz." diye ekledi Suat.

Kumru hala tam olarak bir şeyleri anlayabilmiş değildi.

"Ama bunlar... Ne işe yarar ki?"

Suat Karen üzülerek güldü.

"Maalesef onların çok işine yarar Kumru... Yani... Şirketin. Sana 'Özgürsün, dilediğini yapabilirsin.' demeyi çok isterdim. Biz şartlarımız gereği yeni yarışmacı sözleşmelerini bugün, canlı yayından hemen önce imzalamanızı isteyecektik fakat sizlerin zaten birer sözleşmeniz var."

"Ama bu ilk sezonun!" dedi Kumru öfkeyle.

"Fakat siz ilk sezonda yarışamadınız, madde 46'ya bak..."

Kumru şaşkınlıkla sayfalar arasında dolaştı ve sonunda Madde 46'yı buldu.

"Madde 46: Herhangi bir sebeple yarışmanın gerçekleşmemesi ve yayınlanamaması durumunda yarışmacı sözleşmeleri geçerliliklerini korur."

Kumru hayal kırıklığı içinde başını kaldırdı.

"Yani biz..." dedi, "Biz her halükarda yarışmak zorundaydık. O zaman bunu bize neden söylemediniz, bunu neden kendi inisiyatifimizmiş gibi algılamamızı istediniz? Bize yarışmaya katılmamız için teklif sundunuz! Madem katılmak zorundaydık bunu neden yaptınız?"

Suat Karen derin bir iç çekerek başını salladı.

"Çok haklısın Kumru... Ama başka çaremiz yoktu. Yarışmak isteyeceğinizi düşündük, bu sebeple 'Zorundasınız!' demek yerine sizi yalnızca davet ettik. Ama inan bana, ben yalnızca buradaki, Türkiye'deki işlerin yürütülmesinden sorumluyum. Ne bu şirketin sahibiyim, ne de başka bir şeyi... Üzgünüm."

Sonra ayağa kalktı. Yerine geçerken Kumru'nun omzuna kısacık bir anlığına dokundu.

"Gerçekten üzgünüm." dedi.

"Peki ya katılmazsam?" dedi, "Bu sözleşmeye rağmen çekip gidersem, o zaman ne olur?"

"Bunu tavsiye etmem Kumru," dedi Suat, Kumru ile bir ağabey edasında konuşuyordu, "BRONEX çok büyük bir şirket, sözleşmedeki cayma cezalarını gördün... Çok büyük paralar ödemen gerekir. Milyonlarca lira..."

Kumru önce bir süre boyunca elindeki kağıtları izledi. Arkadaşlarını düşündü, en azından onları yarı yolda bırakmayacaktı. Uraz'ı düşündü... Fakat içinde bulunduğu hal ellerini ve kollarını öyle sıkı bağlamıştı ki adım atacak hali yoktu. Hayal kırıklığı içinde oturduğu yerden kalktı.

"Teşekkür ederim." dedi.

"Birkaç saate görüşürüz Kumru," dedi Suat Karen, "Umarım tüm sorunların çözülür."

Kumru başını sallayarak kapıya doğru ilerledi. Kendini uzun koridorun tuvaletlerinden birine attı, klozetin üzerine oturup yüzünü elleri ile kapattı ve hüngür hüngür ağladı. Tam olarak neye, hayatının hangi kısmına ağladığını bile bilmeden, uzun uzun ağladı...

Enkaz AltındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin