6

444 50 47
                                    

Jimin, sabah kalktığında daha keyifliydi. Hızlıca mutfağa gidip kendisine bir kahvaltı hazırladı. Güzelce kahvaltısını yaptıktan sonra evden çıktı. Bugün öğleden sonra işi bitecekti, ve Jungkook'un yanına gidecekti.

Dün bu konu hakkında bolca konuşmuşlardı. Jungkook tüm korkularını anlatmıştı. Jimin ise her zaman desteklemek için bir adım arkasında olacağını söylemişti.

Böyle bir durumda ne hissetmesi gerektiğini kestiremiyordu. Jungkook ile arkadaş değillerdi. Bunun ikiside farkındaydı. Ama kesin olarak bir duyguda yoktu arada. Ne olursa olsun, Jungkook'a bu kötülüğün yapılmasına izin vermeyecekti.

Çalıştığı markete geldiğinde, hızla arka tarafa gidip önlüğünü giydi. Bugün fırın kısmında çalışacaktı, ve Jimin'in en sevdiği bölümdü. Mutfağa küçüklükten beri merakı vardı. Her gün taze ekmekler, berlinerler, kruvasanlar ve daha bir çok tatlı çeşidi yapıyorlardı. Fırının derecesini ayarlayıp, kullanması gereken malzemeleri tezgaha koydu.

Her şeyi hallettiğinde, tepsileri fırına koyup tezgahını temizledi. Satış yapmak için kullandıkları tepsileri de temizledi. Aynı zamanda düşünüyordu. İster istemez aklına geliyordu. Tatlıları pişince, arkasını dönüp fırını açtı. Dalgınlıkla elini tepsilere atınca, elinin yanması ile çığlık atması bir oldu.

Elini hızlıca suyun altına tutup, acısının geçmesini bekledi. Ama lanet olsun ki, tepsiler fazla sıcaktı. Çalışan birkaç kişiden rica edip, krem sürmek için arka tarafa geçti. Fazla dalgınlığın bedelini ödüyordu şimdi. Eline krem sürüp, üstüne sargı bezini sardı. Canı çok fazla yansa da, çalışmaya devam etti. Tek elini kullanabileceği basit işler yaptı.

Akşam olduğunda, artık eskisi kadar acısı yoktu. Sargı bezinin ucundan baktığında, çok da bir yara olmadığını görmüştü. bu dedi Jimin için şaşırtıcıydı. Eskiden olsa, tırnağı kırıldığında dahi yaygarayı basar, ağlayarak oradan oraya koştururdu. şimdi nazlanacak kimsesinin olmadığını fark etmek canını sıkmıştı.

Üstünü değiştirip, dışarı çıktığında; hava neredeyse kararmıştı. soğuk ve kuru rüzgâr bacaklarının arasından geçiyor, titremesini sağlıyordu. Bugün, Jungkook'un yanına gidecekti. Heyecanla yürümeye başladı. Her ikisi de, gittikçe birbirlerine çekildiklerini farkındaydı.

Sadece adını hatırlamak bile heyecanlanmasına, kalbinin hızlanmasına neden oluyordu. Sadece bir aylığına tanıdığı biri yüzünden üzülecek insan değildi Jimin. Ama Jungkook'la tanışalı bir ay bile olmamasına rağmen yaşadığı hayal kırıklığı onu ağlatmış, günlerce modunu düşürmüştü.

Düşünerek geçirdiği yarım saatten sonra , sonunda varmıştı. İçerisi çok dolu olmasa da, kalabalıktı. Gözleriyle etrafı inceleyip, Jungkook'u bulmaya çalıştı. Tezgahın arkasında, yanında bir kızla konuşuyor, aynı zamanda bir şeylerle uğraşıyordu. Jimin bu kızın geçen günkü kız olduğunu anlamıştı. Jungkook'un bu kızla zorla evlendirilmek istendiğini bildiği için, bir an Jungkook için endişelenmişti.

Fakat Jungkook çok da umursuyor gibi görünmüyordu. öyle ki kız konuşurken yüzüne bile bakmıyordu. Jimin, Jungkook'la ilk tanıştıkları gün hatırlamıştı.

Jimin nefes almak için ağzını açsa, Jungkook hemen Jimin'e odaklanıyordu. Bu düşünceyle bir garip olsa da, hoşuna gitmişti. Daha fazla beklemeden Jungkook'un yanına gitti. Yanındaki kız hâlâ konuşsada Jungkook pek dinliyormuş gibi değildi.

Sıkıntıyla üfleyip, kafasını kaldırdığında göz göze gelmişlerdi. Jimin, Jungkook'un gözlerindeki endişeyi buradan bile anlamıştı. Yanlış anladığını düşünüyordu muhtemelen. Jimin bir sorun olmadığını belli etmek için gülümsedi.

Lousanne Love~JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin