11

384 49 49
                                    

1 hafta sonra:

Zor ama olaysız geçen bir haftanın sonunda Jungkook ve Jimin, Cenevre'de bir gezi yapmaya karar vermişlerdi. Daha doğrusu Jungkook karar vermişti.

Evet zordu. Çünkü Jimin her gece gördüğü kabuslarla bağırarak uyanıyor, ve geri uyuyamıyordu. Hal böyle olunca, Jungkook'ta sevgilisiyle birlikte sabahlıyordu. Jimin ne kadar uyumasını söylese de Jungkook, Jimin uyumadan gözünü kırpmıyordu.

Sonunda Jimin'in kafasını dağıtması için bu geziyi planlamış, ve Jimin'i zorla ikna etmişti. 1 günlüğüne de olsa, Jimin'e iyi geleceğini biliyordu.

Yola çıktıklarında, Jungkook sürekli bir şeyler hakkında konuşuyordu. Jimin'in susmasını istemiyordu. Kısa süren bir yolculuktan sonra, sonunda varmışlardı.

Jimin, farklı bir yeri görmenin heyecanıyla arabadan inip, hayranca etrafına bakındı. Jungkook günler sonra, onu bu kadar heyecanlı gördüğü için mutlu olmuştu.

Jimin etrafını iyice inceledikten sonra, Jungkook'a dönüp gülümsedi. Jungkook'un kollarını açmasıyla, koşarak gidip sarıldı. Birkaç dakika bu şekilde durduktan sonra Jungkook, Jimin'in elini tutup yürümeye başladı.

Jimin heyecanla peşinden giderken, gerçekten mutlu olduğunu hissediyordu. Bu bir hafta kendisini oldukça yıpratmıştı. Uykusuzluk ve yorgunluktan başka bir şey değildi.

Jungkook, Jimin'i kocaman gölün yanına getirip, hızla çantasından kamerasını çıkarttı. Jimin amacını anlamasa da, çok sorgulamadı. Etrafı çekmek için getirmiş olmalıydı.

Jungkook uzun bir süre, gölü izleyen Jimin'e baktı. O kadar güzeldi ki, ne yapacağını unutturmuştu. Hatırlayınca, Jimin'den birkaç adım uzaklaşıp, kamerayı en güzel manzarasına çevirdi.

Jimin onun gölü çektiğini düşündüğü için birkaç adım geri çekilse de, Jungkook kamerayı onunla birlikte oynatmıştı. Kendisini çektiği bilincine daha yeni varan Jimin poz veremeden, Jungkook kamerayı indirip, kahkaha atmaya başladı.

O kadar tatlı gözüküyordu ki, eğer etrafta bir sürü insan olmasa, hiç utanmadan nefesiz kalana kadar öpecekti bu sarışını. Jimin kaşlarını çatıp, ellerini beline koydu.

Eğer bebek gibi gözüktüğünü bilseydi asla böyle bir şey yapmazdı çünkü, gerçekten sinirli ve korkutucu gözüktüğüne inanıyordu.

"Neden haber vermeden çekiyorsun?"

Aynı zamanda sağ ayağını ritmik bir şekilde yere vurmaya başladığında, kalbini tuttu Jungkook. Can sağlığı yoktu!

Gülmemek için yanak içlerini ısırıp, Jimin'e baktı. Kollarını göğsünde bağlamış, kafasını tripli şekilde göle çevirmişti. Jungkook ona yaklaşıp, beline sarıldı.

"Neden sinirlendin sevgilim?"

"Poz bile veremedim. Kesin gözüm kapalı çıktı!"

Jimin sinirle(?) konuştuğunda, kafasını boynuna gömdü Jungkook. Jimin az önceki konuyu unutmuştu bile.

Jungkook yumuşak bir öpücük koyup, kokusunu içine çekti Jimin'in. Uzun zaman sonra Jimin'i eskisi gibi gördüğü için, içi içine sığmıyordu. Sadece Jimin'i korkutmamak için, içinde yaşıyordu bu heyecanı.

"Hiçte bile. Gözün kapalı çıksa bile çok güzelsin. Çok hayranım sana. Bırakta doya doya çekeyim."

Jungkook, kafası hâlâ Jimin'in boynundayken konuştuğu için, nefesi Jimin'in boynuna çarpıyordu. Bu da minik olanın daha fazla heyecanlanmasını sağlıyordu.

Lousanne Love~JikookWhere stories live. Discover now