14

297 48 64
                                    

Çaresizlik tam olarak nedir, biliyor musunuz?

Sevdiğiniz gözünüzün içine korkuyla bakarken, hiçbir şey yapamamaktır çaresizlik.

Arada 4 adım mesafe varken, ulaşamamaktır çaresizlik.

Sevdiğinin boğazına yaslanmış bıçakta, kendi yansımanı görmektir çaresizlik.

Jeon Jungkook, çaresizdi.

Kendi babası tarafından, defalarca çaresiz bırakılmış bir adamdı Jungkook. Küçüklüğünden beri, her gün.

Hayatı boyunca aptal cezalar ve kurallar ile büyümüştü. Ve en son babasının karşısında, babasının yüzünden, ortaokulda arkadaşının yemeğinin tadına baktığı için, koluna basılan ütü yüzünden ağlamıştı.

Birde şimdi.

Sevgilisinin gözyaşlarına bakarken.

Çaresizlik tam olarak buydu.

Yalvarıyordu Jungkook. Belki de hayatından ilk kez babasına yalvarıyordu. Kendisi için değil, sevdiği için.

Kollarını tutan ellerden kurtulmaya çalışırken, deli gibi yalvarıyordu. Ayağa kalkmaya her yaklaştığında, sertçe zemine vuruluyordu dizleri.

Jimin'in boynundaki bıçağın açtığı küçücük çizikten akan kanı görünce, dünyası durmuştu. Jeon Jungkook, bitmişti.

Hali kalmamıştı. Binlerce kez özür diliyordu Jimin'den. Oysaki bu sabah mutlu çıkmışlardı evden. Jimin ne kadar eğlendiğini hevesle anlatıyordu birkaç dakika önce.

Şimdi neden bu haldelerdi ki? Ne yapmışlardı bunları hak edecek? Haftalardır neden gülümseyemiyorlardı?

"Ben yaşadığım sürece oğlum, sen kendin için hiçbir şey yapamazsın. Ben istediğim müddetçe mutlu olursun. Ve sen mutlu olma hakkını çoktan kaybettin."

Jungkook söylenen hiçbir şeye tepki vermezken, gözyaşları usulca akmaya devam ediyordu. Dizlerinin üstüne çökmüş, çaresizce Jimin'i izliyordu.

Boğazından akmaya başlayan kan yüreğini sızlatıyordu. 'Benim yüzümden!' diyordu.

WooJin, Jimin'i tutan adama dönüp, onay verdiğinde, adam bıçağını önündeki masum gence saplamak için havaya kaldırmıştı. Tabii bunu, sokağın başından gelen polis sirenin sesi engellemişti.

Herkes şok olmuş biçimde polislere bakarken, Jungkook'un gözleri umutla parlamıştı. Polisler silahlarını doğrultup, ellerini havaya kaldırmalarını söylediğinde, hem kendi kollarını tutan eller hemde Jimin'i tutsak eden eller yok olmuştu.

Arkasında adama yaslanarak ayakta duran Jimin, dizlerinin üstüne çöktüğünde, Jungkook yere düşmeden ona yetişmişti. Minik sevgilisini kolları arasına alıp, sımsıkı sarılmıştı. Alamazlardı artık.

Bilincini tamamen kaybetmiş Jimin'i kontrol ederken, etrafta her şeye itiraz eden babasını duymuyordu. Tek umurunda olan Jimin'di.

"Jimin, hadi uyan güzelim lütfen. Çok korkuyorum Jimin, lütfen uyan!"

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında, yanına gelen ambulans görevlilerini bile fark edememişti. Yere konulan sedyeye Jimin'i uzandırmak için yardım etmeye çalışan hemşirelere sinirle bakıyor, kollarını Jimin'e daha sıkı sarıyordu.

Lousanne Love~JikookWhere stories live. Discover now