9

395 47 36
                                    

O günün üzerinden iki gün geçmişti. Jungkook iki gündür Jimin'in üstüne titriyordu. Tek başına ayağa kalkmasına, yürümesine, yemek yemesine, hatta tuvalete gitmesine bile izin vermiyordu.

Jimin ise robot gibiydi. Uyandığı günden beri, gerek olmadıkça konuşmuyordu. Jungkook onun bu haline üzülse de, ses etmiyordu. Bu iki günde her şeyi ile ilgilenmiş, gülümsemesi için uğraşmıştı ama Jimin dümdüz bakmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Babası ile konuştuğu günün sabahı, Yunjin ve ailesi hastaneye gelip, ortalığı birbirine katmıştı. Jungkook aynı tepkiyi onlara da göstermişti. Neyseki Jimin o sırada uyuyordu da, bir şeyden haberi yoktu.

Şimdi ise eve gitmek için hazırlanıyorlardı. Jungkook, Jimin'i kendi evine götürecekti çünkü Jimin'den iki adım uzaklaşsa bir şey olacak diye ödü kopuyordu. Zaten Jimin'de tek başına kalamazdı.

Hastaneden çıkıp arabaya bindiler. Jungkook yol boyunca sakinleştirici şarkılar açmıştı. Jimin ise konuşmadan arabanın camından dışarı bakıyordu. Sonunda araba durduğunda, Jungkook arabadan inip, Jimin'in kapısını açtı. Kolundan tutup yürütürken, ikiside buna ihtiyaç olmadığını biliyordu.

Yine de bir şey demedi Jimin. Çünkü dün Jungkook ağlayarak ne kadar korktuğunu anlatmıştı. Bu yüzden kendini rahat hissedene kadar bir şey yapmıyordu. Eve girdiklerinde Jungkook, Jimin'i dikkatlice oturtmuştu. Eşyalarını yerleştirmek için odasına gittiğinde, Jimin'de koltuğun dibine kadar kaymıştı.

Birkaç dakika sonra elinde olmadan seslice ağlamaya başladığında, Jungkook koşarak içerden gelmişti. Jimin'i hemen kolunun altına alıp sarıldı. Neden ağladığını bilmiyordu, ama sormaya da cesaret edemiyordu. Jimin birkaç dakika boyunca ağlamıştı, Jungkook'un göğüsünde.

Sonunda hıçkırıkları, iç çekişlere döndüğünde, kafasını kaldırıp Jungkook'a baktı. Hem kendisi kurtarmıştı, hemde iki gündür kendisiyle uğraşıyordu. Yük olduğunu düşünüyordu, bu yüzden işleri daha fazla zorlaştırmak istemiyordu.

Kendine biraz zaman tanıyıp, konuşmaya başladı.

"Y-yangının olduğu gün, ben markete gelirken, y-yolda iki tane kedi gördüm."

Kediler aklına gelince tekrar gözleri dolmuştu. Konuşurken, ağladığı için bebek gibi kekelemesine gülümsedi Jungkook.

"Donmuşlardı. Yemin ederim onları işten çıktıktan sonra, barınağa götürmek için yanıma aldım. Arkadaki depoda yemek verdim, sıcacık tuttum onları."

Jungkook gerisini tahmin etmişti zaten ama, Jimin anlatmaya devam ediyordu. Gözlerini sıkıca kapatıp Jimin'e yine sarıldı.

"S-sonra dumanları gördüm. Çok korktum Jungkook. Ama kendim için değil. Kedilerin yanına koştum ama orada yoktular. Dakikalarca onları aradım. Bulamadım."

Jimin yine hıçkırarak ağlamaya başladığında, Jungkook'un da gözleri dolmuştu. Jimin kendini suçluyordu, ve bunun ağırlığıyla yaşıyordu. İki tane canlının ölümüne sebep olduğunu bilmek, hayattan soyutlamıştı kendisini.

"Şşt, lütfen ağlama güzelim. Çok zor olduğunu biliyorum ama yemin ederim senin suçun değil."

Jimin hâlâ ıslak olan gözlerini, Jungkook'un gözüne dikti. Şu an o kadar masum duruyordu ki, Jungkook bir an onu ısırmayı bile düşünmüştü.

"Özür dilerim."

Jungkook duydukları ile kaşlarını çattı.

"Ne için?"

"Hem benim için kendini o ateşe attın ve hastanelik oldun, hemde günlerdir benim şımarıklıklarımla uğraşıyorsun. Ben ise sana adam akıllı teşekkür bile edemedim."

Lousanne Love~JikookWhere stories live. Discover now