Bölüm 36

12.9K 684 113
                                    

MEDYA: EGE

Her adımım da yapmak istediğim şeyden uzaklaşıyordum. Yaklaşmak istedikçe geriye gidiyordum. Rüzgarla bana mutluluk yasaktı. Belki Adem ile Havva'nın yerine yasak meyveyi biz yemiştik. Bir türlü birbirimizi bulamıyorduk. Ama elbette Adem ve havva gibi bizde bir kavuşacaktık. Bu ne Zaman olacak bilmiyorum belki yıllar sonra ama kavuşacağız. Hem nerde Nasıl kavuşacağız onuda bilmiyorum. Ondan asla vazgeçmeyeceğim.

Kuzgunun esmer adamı silahın namlusunu alnıma değdirince önce irkildim ama hemen kendimi topladım. Bu benim bir oynumdu Kuzgun asla benim dediğimi yapmazdı. Ondan beni öldürmemi istesem öldürmez ama ölmemek için yalvarsam beni acı vere vere öldürürdü.

Belki yaptığım delilikti. Böyle bir riski almam çok tehlikeliydi ama başka çarem yoktu şimdilik.

Tam o sırada kuzgunun adamı silahın arka kısmı ile kafama sertçe vurarak beni yere attı. Yere düşünce yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. Kuzgun tuzağıma düşmüştü. Hemen kafamı çevirip Rüzgara baktım. Yüzünün her yeri kan olmuştu. Ya bayılmıştı yada gözlerini açacak dermanı kalmamıştı. Ben onu incelerken biri saçımdan tutup beni kaldırdı. Başımı kaldırır kaldırmaz Kuzgunun sinirden seğiren gözleriyle karşılaşınca kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Bana bir daha ne yapacağımı söyleme ben ne zaman istersem o zaman öleceksin!"

Kuzgunun yüz ifadesini incelerken şuana kadar görmediğim birşey gördüm. Bana her zaman alayla bakan gözleri yeterince ciddiydi. Belli ki artık sıkılmıştı. O da bu savaşın uzadığını farketmişti. Beni saçımdan tutan adamı beni hızla karşıdaki duvara fırlattı. Arkamı dönüp hemen Rüzgara baktım. Gözlerini açmış beni izliyordu. Kalkmaya çalıştı fakat kalkamıyordu. Kuzgun onu görünce adamlarına seslendi.

"Arabaya bindirin."

İki Ada'mı geçip Rüzgarı kolundan kaldırınca öne doğru atıldım.

"Onu bir yere götürmeyin! Bırakın !"

Lanet olası aptalın adamları tükenmek bilmiyordu. Suratıma inen bir darbeyle tekrar yere kapaklandım. Burnumdan gelen kan ağzımın kenarındaki geçip yere damladı. Başımın ağrıdan patlamasına rağmen tekrar ayağa kalktım.

Adam tekrar yumruk atacakken yana kaçıp ayağına tekme attım. Tahminimden çok sendeleyince onu geçip Rüzgara ulaştım. Yüzünü ellerimin arasına alıp ona uzunca baktım.

Şuan kaybedeceğimi bildiğim halde savaşıyordum.

Kolumdan tutup beni tekrar çevirip yine yüzüme bir yumruk attı. Tekrar yerden kalkmak için uğraştım. Ayağa kalkmam fazla Zaman almıştı. Ben kalkana kadar Rüzgarı arabaya bindirmişlerdi. Kuzgunda arabaya binmek üzereydi.

"Beni bugün öldürmediğine pişman olacaksın!! Kuzgun seni geberteceğim."

Arkasından sadece gözyaşlarıyla bağırdım. Ardarda akan gözyaşlarımla montumun cep fermuarını açıp telefonumu çıkardım. Elim titreye titreye Hazal'ı aramaya çalıştım. Bir yandanda hıçkırarak ağlıyordum.

"Alo! Miray nerdesin heryer de seni arıyoruz."

Sesi fazla endişeliydi. Beni bu halde görünce daha fena olacaktı.

"2 mahalle arkadaki AVm'nin arka sokağındayım. Çöpleri attıkları alan. Beni gelip alır mısın ? Lütfen"

"Ne işin var orada? Geliyorum."

Telefonu kapatınca bir köşeye çekilip dizlerimi karnıma doğru çekip başımı iki dizimin arasına aldım. Heryerim acıyordu. Ama en çok canım yanıyordu.

3 TATLI BELA(TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now