Bölüm 26: NEFRET

30.8K 1.4K 308
                                    

Bölüme başladığınız tarihi ve saati buraya yorum olarak bırakabilirsiniz!

***

Bölüm 26: NEFRET

Bir his vardı içimde, derinlerde fokurdayan aynı bir volkan gibi... Sanki bir anda patlasa herkesi ve her şeyi kendine katıp yok edecek gibi yükseliyordu içimde. Öyle bir yükseliyordu ki, sanki tüm öfkesiyle bir son arıyordu.

Hiçbir şeyin durdurmaya gücü yoktu bu volkanı, ne yağan yağmur ne de şiddetini arttıran bu rüzgâr... Hiçbir şey durduramazdı.

Yağmur ve rüzgâr acımasızca şiddetini arttırırken tüm vücudumun titrediğini hissediyordum. Çıplak kalan tenime çarpan sert rüzgâr, her bir gözeneğimden iğneler batırılıyormuşçasına bir acı bırakıyordu ardında. Bu his, zihnimdeki bütün karanlık duyguları uyandırıyordu.

Gökyüzü yaklaşan şiddetli yağmuru hatırlatmak istercesine bir kez daha gürlediğinde girdiğim yarı transtan çıkarak gözlerimi kırpıştırdım ve Aras'a daha da dikkatle baktım. Yine yüzünden hiçbir şey anlaşılmıyordu, kaskatı bir ifadesizlikle beni izliyor ve vereceğim tepkiyi bekliyordu.

Derin bir nefesi yavaşça verdiğimde ince bir buhar tabakası gözümün önünde yükselmiş ve birkaç saniye içinde kaybolmuştu. Kalbimin yandığını hissediyordum, damarlarımda akan kanın donduğunu hissetmem ise bu duruma oldukça ironi bir hal katıyordu.

Başımı iki yana sallayarak kendime geldim ve Aras'a düz bir sesle, "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum. İçimde durulan tüm dalgalar öfkemin uyanmasıyla hırçınlaşırken yüzümdeki afallamış ifadenin yerine, çatık kaşlarımın gelmesine izin vermiştim. Onun karşısında zayıf halka olmayacağımı, ona karşı koyabileceğimi görmesi için omuzlarımı biraz daha dikleştirdim ve gözlerimi, karanlığında ruhumu hapseden siyah gözlerine diktim.

O ise gözlerini dudaklarımdan ayırmadan konuşmuştu, "Sana ufak bir şey kanıtladım," demesiyle kalbimin hızlandığını, gözlerime kadar sıcak bastığını hissettim. Bunun habercisi gözyaşları mıydı yoksa öfke patlamasından önce son direnişlerim miydi? Çözemiyordum içimdeki bulmacayı, yanıt veremiyordum aklımdaki hiçbir soruya.

"Beni öperek mi?" diye sorarken burnumdan derin bir nefes almış ve gözlerimi Aras'ın gözlerine dikmiştim. İçimde yükselen nefretle ona doğru yürümeye başladığımda, "Ne kanıtladın bana?" diye sordum. Aras, elini yanağıma koyarak öne eğildi ve alnını alnıma yaslayarak beni durdurdu, derin bir nefesle ciğerlerimi doldurduğumda öylece nefesimi tuttum.

"Sana hissettirerek," diye mırıldandı, benim tuttuğum nefesim aksine o nefesini yüzüme üflerken. Gözlerimi kısarak, "Uzak dur benden," diye tısladım.

"Bedenen uzak olsam bile..." dediğinde cümlesini yarıda keserek Aras'ın elini tutup yüzümden çektim ve bir adım geriye attım. Aramızdaki mesafeyi açarken gözlerimi gözlerine dikip, "Ne kanıtlamaya ya da ne hissettirmeye çalıştıysan, bu ilgimi çekmiyor. Umursamıyorum!" dedim tek nefeste ve ekledim: "Ayrıca... Bir daha asla bunu tekrar yapmaya kalkışma!"

Aras kaşlarını çatarak, "Neyi?" diye sordu.

Sesi öylesine masum ve zararsız çıkmıştı ki bir an, sadece bir an onu neyle suçladığım konusunda tereddütte kalmıştım. Sanki onu ilk gördüğüm günden bu yana, sesiyle dünyayı donduran adam gitmiş, yerine bambaşka çocuksu, masum bir Aras Soykan gelmişti.

Bir adımda bana yaklaşarak, ben daha engel olamadan, dudakları yeniden dudaklarımı bulunca bedenim öfkeyle gerildi. Tüm tüylerim ürperirken ellerim, Aras'ın boynumdaki eline çıkarken dudaklarımı sıkı sıkıya birbirine bastırmıştım. Zihnimi dolduran tüm o öfkenin kıyısında, dönüp dolaşan belirsiz bir güçle bacağımı hızla yukarı çekip Aras'ın bacak arasına dizimi geçirmeye çalışmıştım ki daha ne olduğunu anlayamadan sırtım soğuk, çamurlu zemine bulanmış ve Aras'ın ağırlığı üstüme çökmüştü.

YERALTIWhere stories live. Discover now