Bölüm 6: AĞVA

42K 2K 152
                                    


Bölüme başladığınız tarihi ve saati buraya yorum olarak bırakabilirsiniz!


***


Bölüm 6: AĞVA

Motosiklet hızlandıkça, kollarımı daha da sıkı sarıyordum Aras'ın beline. Kollarım sıkılaştıkça da, Aras gaza biraz daha yükleniyordu.

"Daha ne kadar sıkı sarılabileceğini merak ediyorum!"

Aras'ın sesi, birkaç santim ötemden boğuk bir şekilde yükseldiğinde, yüzünü görmesem dahi yüzünde alaycı bir ifade olduğunu tahmin edebiliyordum. O anda gelen deli cesaretiyle kollarımı gevşettim ve sırtına gömdüğüm başımı hafifçe geri çekerek sırtımı dikleştirdim.

Gerçekten... Ama gerçekten acayip hızlı gidiyorduk, etrafımızdaki ağaçlar birbiri ardına yok oluyormuş gibiydi ve aniden ön tekeri kaldırmasıyla dudaklarımdan, hayatım boyunca atmış olabileceğim en tiz çığlık yükseldi. Kollarım tekrar mengene gibi onun gövdesini sardığında alaycı bir gülüş kulaklarıma ulaştı. Derin bir nefes alıp, gideceğimiz yere bir an önce varmamız için sessizliği bozmadan gözlerimi kapattım.

Bu hız ve arada sağ sola kayan direksiyon, kalp ritmimin hızlanmasına ve gözümde o anların canlanmasına neden oluyordu. Asıl korkum bu motosikletten düşüp ölmek ya da tekrar hastanelik olmak değildi, geride bırakacağım insanlardı.

Motosikletin yavaşladığını hissedince gözlerimi aralayarak etrafıma bakındım ağaçlık bir alandaydık, arkamızda tek tük arabaların geçtiği bir yol bırakmıştık.

Kollarımı yavaş yavaş gevşettiğimde motosiklet tamamen durmuştu. Titreyen kollarımı hızla harekete geçirerek motosikletten indim ve kafamdaki kaskı çıkartarak etrafı incelemeye başladım. Aras'ın alay kokan sesi kulağıma ulaştığında, kulaklarım hâlâ uğulduyordu, ne dediğini anlayamamıştım. "Efendim?" diyerek ona döndüğümde dudakları yukarı kıvrıldı.

"Efendim..." diyerek tekrarladı beni, kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Hemen ardından göz kırpıp başımı iki yana salladığımda, "Kes şu hareketleri serseri ergenler gibisin," dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım.

Aramızdaki kısa samimiyet kolumdan tutarak beni çekiştirmesiyle son bulmuştu. Beni, karşımızda kalan büyük eve doğru sürüklemeye başladığında karşı koymadım ve ağır adımlarla onu takip ettim. İçimi yiyip bitiren bir merakla, "Neden buradayız?" diye sordum.

Kapıya ulaştığımızda Aras kapıya iki kere sertçe vurdu ve verandada öylece durmaya başladık, kısa bir an Aras'a baktığımda yüzündeki sertlik ve beni delip geçen siyah gözleri, gözlerimi kapıya dikmeme neden olmuştu. O sert maskesinin altında neler sakladığını, neden bu kadar öfkeli olduğunu merak ediyordum.

Gözlerim tekrar ona kaydığında kapı açılmıştı ve Aras'ın gözleri kapıyı açan kişiyi bulmuştu. Karşımızda siyah üzerine gri çizgili takım elbise giymiş bir adam duruyordu, bakışları Aras'tan bana kaydığında kaşlarını çatsa da saniyeler sonra yüzüne muzip bir gülümseme yayılmıştı. Boş bakışlarıma eşlik edercesine kalkan kaşlarım sol bileğimden beni kendine çeken Aras'ın ani hareketiyle şaşkınlığa, ardından soğuk bakışlarıma dönmüştü. Adamın yüzündeki muzip ifade silinirken, kolunu içeri doğru uzattı ve "Buyurun efendim, Mete Bey sizi bekliyor," dedi.

Aras vakit kaybetmeden içeri daldı ve hızlı adımlarla karşımızdaki beyaz merdivenleri tırmanmaya başladı. Kolumu bıraktığı için arkasından gidip gitmeme konusunda ikileme düşmüştüm, bu yüzden olduğum yerde durup etrafıma kısa bakışlar attım ve bize kapıyı açan adamla göz göze geldim.

YERALTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin