Bölüm 2-Tost

571 76 16
                                    

Deniz'in ağzından

Geçen gün Beril'in evinde sinir krizi geçirip, elime ne geçerse kırdıktan sonra, geceyi Berillerde geçirdim.

Barış eve gelince, tam 34 kere bir şeye ihtiyacım olup olmadığını, eğer olursa ona gelebileceğimi, eniştelerin bu günler için olduğunu söylemişti. Ve ben ona 34 kere aynı cevabı vermiştim. Gerçekten, bir şeye ihtiyacım yok.

Şimdi ise Beril'in yapıp, yemem için diller döktüğü tostla bakışıyorum. Nedense canım hiçbir şey yemek istemiyor.

Normalde olsa beş dakikada bitirir, abur cubur çekmecesinden aşırdığım çikolatayı yiyor olurdum.

Fakat şimdi canım hiçbir şey yapmak istemiyor.

Karşımda oturan Beril ve Barış gözlerini bana dikmiş, isteyeceğim şeyleri yapmaya hazır bir biçimde bana bakıyorlar.

Neredeyse yarım litrelik kupaya doldurulmuş çayımdan bir yudum alıyorum ve ardından yavaşça masaya geri bırakıyorum.

''Gerçekten'' diyorum ''..ne zaman beni çocuğunuz yerine koyup,ebeveyncilik oynamaktan vazgeçeceksiniz? ''

''Sen büyüyene kadar.'' Diyor Barış. Ardından zaten önümde olan nutellayı daha da önüme itiyor.

''Ve bir doktor olduğunu hatırlayıp, yemek yemezsen neler olabileceğini idrak edinceye kadar.'' diye devam ediyor Beril.

Ardından gözlerimi devirip söyleniyorum;

''İnşallah çocuğunuz bana benzer.''

Aynı anda ''Allah korusun!'' diye çığlık atıyorlar. ''Lafını geri al.'' Diyen Barış'a elimdeki bıçağı gösteriyorum.

Şuan karşımda oturan insanlar,ne olursa olsun beni güldürmeyi başaran tek kişiler sanırım.Ne olursa olsun, ne kadar kötü olursam olayım, ya da ne kadar depresyonda.. Onlar her seferinde beni mutlu etmeyi başarıyorlar.

Ve bir kez daha, mutlu olmak için bu iki insana muhtaç olduğumu anlıyorum. Çünkü ben o kadar acizim ki, kendi başıma nasıl mutlu olacağımı bilmiyorum. Mutlu olmak için hep birilerine ihtiyacım var.

Kuşların ötüşünü veya denizin dalgalanma sesini duyabildiğim için mutlu olmalıyken olamıyorum, ya da en yakınlarımın yüzünü gördüğüm için sevinmeliyim. Ama ben o kadar negatifim ki,etrafımda olan olayların hep eksi yanlarını görüyorum.Hep bir kırılmışlık,hep bir dağılmışlık hissi var omuzlarımda..Ve ben ne yaparsam yapayım bu hissi azaltamıyorum.

Ama şuan karşımdaki insanlar azaltabiliyor. Dediğim gibi, mutlu olabilmek için onlara ihtiyacım var.

******************************

Zorla yapılan bir kahvaltının ardından, şu an Beril'in arabasındayız ve hastaneye doğru gidiyoruz.

''Şey, bu konuyu açmak istemiyorum. Ama ne zaman gideceksin?'' Beril kuşkusuz cesetleri teşhis etmeye ne zaman gideceğimi soruyor.

Fakat bu soruyu cevaplamak benim için çok zor, çünkü ne zaman gideceğimi bilmiyorum.

''Bir bilsem..'' diye soluyorum. ''Bu şekilde işe gidersem kafamı toplayamam. Fakat oraya gidecek cesareti kendimde bulamıyorum.''

Anlayışlı bir şekilde başını sallıyor, ardından kırmızı ışık yandığı için durmak zorunda kalıyor.

''Seninle gelebileceğimi biliyorsun.'' Diyor bana bakarak.

''Biliyorum.'' Diyorum tebessüm ederek. ''Ama şimdi hastaneye gitmeliyiz, tamam mı? Haber vermeden işten kaytarmanın iyi bir fikir olduğunu zannetmiyorum.''

Sorgu  -Tamamlandı-Where stories live. Discover now