Bölüm 6 - Yardım

333 52 16
                                    

Dolunay,çantasındaki anahtarı bulmaya çalışırken sırıtıyordu.

Ablasıyla saatlerce konuşmuş ve geçen gün kafede düşürdüğü defteri geri vermişti.2 gün sonra Deniz'in doğum günü olduğunu öğrenmişti ve ne hediye alacağına karar vermesi gerekiyordu.

Peki ablası kabul edecek miydi? Deniz'le çok samimi değildiler ve Dolunay, Deniz'in gözünde garip biri olmak istemiyordu. Kim doktoruna hediye alırdı ki? Bu garip bir durumdu ve Dolunay'ın en son isteyeceği şey, ablasına garip gözükmekti.

''Hey, sen sabah kolileri deviren kızsın!'' Dolunay,arkasından gelen sesle irkildi. Arkasına dönünce,sabah koştururken yüzünü yarım yamalak görüp, kolilerini devirdiği adamla karşılaştı.

Geçen gördüğünde adamı inceleyememişti,fakat şuan incelememesi için bir sebep yoktu.

Karşısındaki adam kendinden 5-6 yaş büyük gözüküyordu. Siyah saçları rampa modelindeydi ve gözleri gri ile mavinin hoş bir karışımı gibiydi. Üstünde,gözlerini ortaya çıkaran mavi bir tişört vardı ve altındaki pantolonun rengi siyahtı. Adam,Dolunay'dan yaklaşık on santimetre uzundu ve Dolunay'ın ona bakmak için kafasını kaldırması gerekiyordu. 

''Şey..O olay için özür dilerim. Telafi etmem için yapabileceğim bir şeyler var mı?''

Ali,karşısındaki kızıl saçlı kızdan bunu söylemesini beklemiyordu. Başka bir kız olsa suçu Ali'ye atar,üstüne bir de özür beklerdi. 

Ama Dolunay hiç böyle bir kız olmamıştı. O hatayı her zaman kendinde arardı. Hatta çoğu insan Dolunay'ın popüler dizilerdeki saf kızlara benzediğini düşünürdü. Ama ne yapsındı ki Dolunay? Kendini istisnasız her konuda haklı gösterince güçlü mü oluyordun sanki? Gerektiği yerde tabi ki hakkını savunurdu,hatta kadın haklarının ne olursa olsun savunulması gerektiğini düşünürdü. Ama kadınlık gerektiği yerde özür dilemeyi de bilmekti. Kadınlık, haklı ile haksızı birbirinden ayırabilmekti. Kadınlık,kutsal bir mevkiydi. Bir kadın her şeyin temeliydi. 

''Önemli değil.'' dedi Ali. ''2 dakikada toparladım zaten.'' elini uzattıktan sonra devam etti ''Bu arada ben Ali.''

Dolunay gülümsedikten sonra o da elini uzattı ''Dolunay.'' dedikten sonra garipsenecek bir sessizlik oldu. Ardından aynı anda ikisi de elini çekti.

Ali 9 numaralı daire kapısını gösterdi. ''Buraya yeni taşındım.Umarım yeniden görüşürüz.''

Dolunay gülümseyerek karşılık verdi. ''Görüşürüz"
"Görüşelim."
"İnşallah."
Dolunay iyice saçmalamaya başladıklarını farkedince,eve girme kararı aldı ve elindeki anahtarı sıkıp,kapıya yöneldi.
Kapıyı açınca ayakkabılarını çıkarıp eline aldı ve eve girdi.
Sağdaki ayakkabılığa,ayakkabılarını koyarken kendi kendine söyleniyordu.
"Tanımadığın kişilere rezil olup,saçmalamakta üstüne yok Dolunay, bu konuda master yaptın resmen!"
Banyoya gidip ellerini yıkadı ve üstündekileri çamaşır makinesine atıp, kurumaları için ipe astığı pijamalarını giydi.
Saate baktığında babasının birazdan döneceğini farketti ve yemek yapmak için mutfağa koştu.
Dolunay'ın babası geçen hafta bir kahvehaneyi devralmıştı. Hayatını denizlerde geçirmiş bir adamın,emekliliğinde oturmasını beklemek olmazdı zaten.
Yemeği tam fırına atıp,salatayı yapmak için domatesleri yıkıyordu ki,kapı sesini duydu.
"Hoşgeldin baba!" diye bağırdıktan sonra yaptığı işle ilgilenmeye devam etti.
"Yardıma ihtiyacın var mı kızım? Varsa yardım edeyim."
"Sağol baba,yardımlık bir şey yok."
Dolunay salatayı yaptıktan sonra masaya oturdular ve yemek yedikten sonra Dolunay masayı toplayıp,odasına çekildi.
Telefonunu eline alıp,vagondan vagona atladığı oyunu açtı.
Ablasının doğum günü,2 gün sonraydı.
Ona hediye almak istiyordu.
Ama kimse doktoruna hediye almazdı.
Ne alabileceğini düşünürken, yaklaşık 6 kere yandı ve büyükçene bir 'of' çekip, telefonu yatağın kenarına fırlattı.
Ayaklarını yataktan sarkıttı ve dirseklerini bacaklarına dayadı. Başını ellerinin arasına alıp, odasını incelemeye başladı.
Karşısında beyaz renkli,aynalı bir giysi dolabı vardı. Onun yanında da ceviz renginde bir çalışma masası. Sağ köşede duran beyaz renkli makyaj masası, pudra rengindeki halı, halının üstündeki günlük sayfası..
Halının üstündeki günlük sayfası ?
Dolunay,odasını günde 2 kere toplayan biri olarak,halının üstünde değil bir defter sayfası,ufacık bir toz bile bulunmazdı. Peki bu sayfa nereden gelmişti?
Yatağının üstünden kalkıp,sayfanın olduğu yere ilerledi ve yerden aldı.
Sayfaya göz gezdirince,bunun Deniz'in günlüğünden düştüğünü anladı.
Sayfada gözüne çarpan cümleyle dondu.
"Güney Bey'e yardım etmek istiyorum. Kaybolan benim ailemken,sadece oturup izleyemem."
Ardından yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı.
"Hediyeni buldum ablacım." dedikten sonra elindeki sayfayı, çalışma masasındaki çekmeceye koydu.
Belki bu Dolunay'ın düşündüğü gibi bir hediye değildi, ama bu Deniz'i mutlu edecekse sorun yoktu.
****
Ertesi gün Dolunay, hem ablasını görmek hem de Güney'in hangi karakolda çalıştığını öğrenmek için hastaneye gitmeye karar verdi.
Kendine hasta görünümü vermek için bolca pudrayı yüzüne boca etti ve dudaklarını daha soluk göstermek için ten rengi bir parlatıcı sürdü.
Aynaya baktığında dudaklarının kırmızı rengi,yerini hiçliğe bırakmıştı ve solgun yüzüyle tıpkı ruh yemiş gibi gözüküyordu.
Bir keresinde -bir kaç kere- lisede bu taktiği uyguladığını hatırlayınca sırıttı. Onu bu halde gören hocalar,sorgusuz onun hasta olduğuna inanıp,rahat bırakıyorlardı.Hatta bir kaç kere eve bile gönderdikleri olmuştu.
Üstüne beyaz,yazısız bir tişört giyip,altına buz mavisi kotunu geçirdi. Kızıl saçlarına kırmızı bir bandana bağlayıp,kapıya yöneldi.
Ayakkabılıktan beyaz spor ayakkabılarını aldı ve kapıyı açtı. Ayakkabıları yere koyduktan sonra giyip,bağcıklarını bağlamak için yere çömeldi.
Dolunay,19 yıllık hayatında hiç bir zaman bağcıklarını düzgün bağlayamamıştı. Bağcık bağlamayı öğrenmek yerine yapabileceği bir sürü iş vardı çünkü. Dizi izlemek,uyumak ve kitap okumak gibi..
Fakat ne kadar bağcık bağlamayı tam olarak bilmesede,bağcıklı ayakkabı almaktan geri duramıyordu. İroninin anasını ağlatmıştı sanırsa,fazlasıyla.
Bağlamaya uğraştığı bağcıkları kavrayan ellerle afalladı. Kafasını kaldırınca,dün kısa ve oldukça saçma bir diyalog yaşadığı Ali'yi gördü.
Ali sanki çok büyük bir iş yapıyormuşçasına iki ayakkabının bağcıklarını da ustaca bağladı.
Ayağa kalktıktan sonra elini uzatıp,Dolunay'ı da ayağa kaldırdı.
"Teşekkürler" dedi Dolunay kısık bir sesle. Doğrusunu söylemek gerekirse, şu an utançtan ölmek üzereydi.
"Önemli değil." dedi Ali tebessüm ederek.
Sonra dün yaşadıklarının aynısı olan, garip bir sessizlik yaşadılar.
"Ben gideyim o zaman."
"Peki öyleyse."
Dolunay,kendini apartmandan can havliyle attıktan sonra,düştüğü garip durumu düşünerek,kendine kızma seremonisini başlattı. Olmaması gereken insanlara rezil olmayı ne zaman bırakacaktı?
****
Dolunay hastaneye girdikten sonra,sıra alıp beklemeye başladı. Koltuklara oturmamıştı çünkü oturması için,oturacağı koltuğu boydan boya silmesi gerekiryordu. Fakat tam silme işini bitirdiği gibi sıranın ona geleceğini biliyordu. O yüzden hiç yeltenmedi.
Bir kaç dakika sonra ekranda kendi adını gördü. Odaya girip,kapıyı arkasından kapadı.
"Hoşgeldin Dolunay,neyin vardı?"
"Bir kaç gündür halsiz hissediyorum."
"Peki,sedyeye otur,muayeneni yapalım."
Dolunay masadaki kağıt rulodan bayağı bir koparıp sedyenin üzerine serdi,ardından serdiği peçetelerin üstüne oturdu.
Dolunay'ın yaptıklarını tebessümle izleyen Deniz,Dolunay'ın kalbini dinlemeye başladı.
"Bir şey sorabilir miyim,Deniz Hanım?"
"Tabii,buyur."
Dolunay etki gücünü devreye sokarak sordu;
"Ailenin kayıp olduğunu söylemek için hangi karakola gittin?"
Dolunay şu an kendisini göremiyordu,fakat gözlerinin maviden mora döndüğüne adı gibi emindi.
"Bu hastanenin 2 sokak ilerisindekine."
"Bu davaya bakan polisin adı Güney,değil mi?"
"Evet,Güney Akoğlu."
Dolunay aldığı cevaplarla gülümsedi.
"Bunları sormadım." dedi
"Bunları sormadın." diye tekrarladı Deniz onu.
Dolunay gülümsedi,ardından ablasını etki altında olmaktan azad etti. 
Sonrasında Deniz diğer tetkikleri yaptı ve kağıda bir kaç tahlil yazıp,Dolunay'a bunları yaptırmasını ve tekrar gelmesini söyledi.
Dolunay kapıdan çıkarken sırıtıyordu.Şimdi tek yapması gereken Güney'i ikna etmekti.

Sorgu  -Tamamlandı-Donde viven las historias. Descúbrelo ahora