Bölüm 16- İtiraf

131 23 2
                                    

"Şimdi..." dedi Güney, "En kısa zamanda bunu Deniz'e söyleyeceksin. Ve ne olacağına o karar verecek."

Dolunay, karşısında oturan Ali'ye baktı ve telefondan Güney'in sesini dinlemeye devam etti.

Sorunlar depar atarak geliyordu.
*********

"Hemen eve gitmeliyim." dedi Dolunay, Ali'nin yanına geldiğinde. "Acil bir şey çıktı da, sonra konuşalım tamam mı? Görüşürüz."

Ali'nin konuşmasına bile fırsat vermeyen Dolunay, 5 metre ilerideki otobüs durağına doğru ilerlemeye başladı. Şansına hemen gelen dolmuşa atladı ve ineceği durağa kadar, söylemek istediği şeyleri kafasında tartıp durdu.

Artık kaçmak yoktu. Ablasını gördüğü ilk andan itibaren yapması gereken şeyi yapacaktı. Deniz kardeş olduklarını kendisinden öğrenmeliydi.

Yaşadığı 19 yılda yanında sadece babası vardı. Deniz'e gerçekleri söylemek, ona bir şey kaybettirmezdi. Artık Deniz ile görüşebilmek için hastaneden randevu almak istemiyordu.

Durakta inip karakolun olduğu yere kadar yürüdü. Ardından telefonunu çıkarıp Güney'i aradı.

"Efendim, Dolunay?"

"Karakolun kapısının önündeyim. Deniz'e anlatmaya karar verdim ve kanıt isteyecek. Dna sonuçlarını bana vermen gerekiyor."

Güney birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı.

"Sonuçları yırtıp atarsın diye söylüyorum, elimde bir kopya daha var."

Dolunay sinir olmuş bir şekilde karşılık verdi.

"Şüphe duymada master yaptığını kavrayabiliyorum ama sadece saçma sapan şeyler için kullandığın 6. hissini al ve kapının önüne gel. Hemen." dedikten sonra telefonu Güney'in yüzüne kapattı.

Aradan çok uzun olmayan birkaç dakika geçtikten sonra, Güney kapıda göründü.

Güney, Dolunay'ın zarfı almadına yetecek kadar yakınına gelip, önünde durdu.

Dolunay hemen karşısındaki zarfa doğru atıldı ama Güney zarfı geri çektiğinde eli boş bir şekilde Güney'e baktı.

"Hemen Deniz'e gerçekleri anlatıyorsun, asabi şey. Ve onunla konuşurken, şuan kullandığın alaycı kelimeleri kullanmazsan sevinirim."

"Ablamla nasıl konuşacağıma sen karar veremezsin. Onunla aramıza şehirlerin girmesine müsade etmek zorunda kaldım çünkü varlığını bilmiyordum. Ama bundan sonra, aramıza hiçbir şeyin girmesine izin vermeyeceğim..." diyen Dolunay, Güney'in elinde tuttuğu zarfı şiddetli bir şekilde çekti. "Hiçbir şeyin ya da hiç kimsenin."

Cümlesini tamamlayan Dolunay, Güney'e onu her an öldürebilecekmiş gibi baktı ve çıkışa doğru yöneldi.

Deniz'i yeni bulmuşken kaybetmeyecekti.
**********

Dolunay, ablasıyla birkaç kere buluştukları kafeye gelmiş ve kısa bir masa-sandalye silme seramonisinden sonra, telefonunu eline almıştı.

Rehberde yazan 'Deniz' yazısıyla bakışırken, kendine sakin olması gerektiğini hatırlatıyordu.

Bunu yapacaksam tereddüt etmemeliyim, diye düşündü. Ama vereceği tepkileri bilememek o kadar caydırıcı ki!

Ardından tüm cesaretini toplayıp, bakıştığı 'Deniz' yazısına dokundu ve telefonu kulağına koydu.

Birkaç kere çaldıktan sonra, karşı taraftan Deniz'in "Alo" diyen sesi duyuldu.

Sorgu  -Tamamlandı-Where stories live. Discover now