Bölüm 8-Geç Kaldın

283 45 11
                                    


Selam selam selam :D Bizim de artık bir tanıtım filmimiz var :). Multimedia'dan izleyebilirsiniz,sevgilerle :) 

Deniz,gözlerini açmak için olağanüstü bir çaba sarfediyordu. Bulunduğu yerde konuşulanları duyabiliyordu ve bilinci açıktı fakat bir türlü gözlerini açamıyordu. Karabasan mı geldi acaba? Diye düşünmekten kendini alamadı. Karabasanla daha önce bir muhabbeti falan olmamıştı. 7 milyar insan dururken neden gelip benim üstüme oturdu şimdi bu? Sonra da şöyle düşündü; Saçmalama Deniz! Sana verilen ilaçlar ağırlık yaptığı için böyle saçma sapan bir durumdasın! Ama..Yine de bir Besmele çekmekte fayda var..

Birkaç dakika sonra, nihayet gözlerini açabilecek gücü kendinde buldu. Gözlerini yavaşta açtığında, lambadan gelen rahatsız edici ışıktan dolayı gözlerini kısma ihtiyacı duydu. Gözleri ışığa alışınca,karşısında Güney'i ve.. Güney ile konuşmakta olan,sarışın bir hemşire gördü. Ulan hastayım ben hasta! Gözümün önünde yapma bali! Ne diyorsun Deniz ya,sana ne ki adamdan? İstediğiyle konuşabi..lemez! Döverim!

Deniz kendi içinde bir savaş verirken,Deniz'in uyandığını gören hemşire, ''Ah,uyandınız mı?'' dedikten sonra Deniz'in yanına yaklaştı. Bir yandan tansiyonunu ölçerken, diğer yandan durumu hakkında bilgi veriyordu.

Deniz bir yandan Güneyi keserken, diğer yandan.. Şey,sanırsa şuan sadece Güney'i kesiyordu.

Güney'in ise,Deniz'den aşağı kalır bir yanı yoktu doğrusu.

Hemşire Deniz'e ağrı kesici yaptıktan sonra odadan çıktı ve ikiliyi yalnız bıraktı.

Güney,hasta yatağının yanındaki koltuğa oturdu ve açıklama yapmak için konuşmaya başladı.

''Deniz Hanım..''

''Sadece, Deniz deseniz de olur.''

''Peki,Deniz. 2 gün önce vuruldun ve ameliyata alındın. Bacağındaki kurşun çıkarıldı ve şu an durumun gayet iyi,kurşun kemiğe veya sinirlerine gelmemiş. ''

Güney bunları anlatırken bazı yerlerde nefes alıyordu ve kaşları çatıktı.

''Sizin vuran kişiyi ise henüz yakalayamadık.Atış,karakolun karşısındaki binanın çatısından yapılmış ve atışı yapan kişi,susturucuyu çatıda bırakmış.''

Deniz de, bu sözlerin üzerine kaşlarını çatmıştı.

'' O zaman beni vuran kişi ya çok salak,ya da acemi.''

''Veya oldukça zeki.Bunun bir tuzak olma ihtimali de çok güçlü.''

Güney'in bu sözlerinden sonra,Deniz bu ihtimalin olasılığını kafasında tarttı. Ardından olabileceğini anladı ve yenilmiş bir ifadeyle başını salladı.

''Bu olay sonuçlanana kadar,ailenin davasıyla ilgilenmeye devam edeceğim.''

''Peki bir gelişme var mı?''

''2 gündür davayla ilgilenemedim.İyi olduğunu görmeden aklımı toparlayabileceğimi sanmıyorum.''

Deniz,Güney'in söyledikleriyle afalladı.Ne demek istemişti ki? Saçmalama diye düşündü. Sadece başka birinin daha ölmesini istemiyor.

''Bu arada,bir arkadaşın aradı.Durumu kısaca açıkladım.Dün o ve eşi gelip,bütün gün burada beklediler. Temiz kıyafet falan getirmişler.Gitmemek için ısrar ettiler ama sonunda gittiler.''

Bunlar Beril ve Barış olmalı. Diye düşündü Deniz. Onu yalnız bırakmayacaklarını biliyordu zaten.

''Peki..Çantam?''

Güney,''Çantandan kastın,içindeki mektupsa şuan analiz ediliyor. Neler bulabileceğimize bakacağız. Çantanı da gelen arkadaşına verdim.'' Dedikten sonra soluk aldı ve devam etti;

''Bu gün ailenle yemek yediğin yere tekrar gideceğim,gözden kaçırdığım bir şeyler olabilir.''

Deniz başını salladıktan sonra ''Beni de doğrultabilir misin,tabii zahmet olmazsa?''

Güney, sen yeter ki iste, demek istese bile kendini tuttu. Zaten az önce devasa bir pot kırmıştı.

Güney,oturduğu koltuktan kalktı ve Deniz'e iyice yaklaştı. Buzhane'nin kollarından tuttu ve canını acıtmadan doğrultmaya çalıştı. Deniz bilmese bile,Güney onu düşünürken ona ''Buzhane'' diye hitap ediyordu.

Deniz yavaşça doğruldu ve hasta yatağından kalktı. İlaçlardan dolayı sersem gibiydi ve hafif bir sarsıntı yaşadı. Düşmesine ramak kala, Güney onu omuzlarından tuttu.Deniz ise –sırf zorunda kaldığından- Güney'in beline tutundu.

Güney,böylelikle Deniz'in gözlerini daha iyi görebiliyordu. Deniz'in gözleri kahverengiydi.Ama bu kahverengi aynı anda hem koyu,hem de bal rengi olabiliyordu. Deniz'in gözleri mavi değildi, ancak nasıl olur da okyanus gibi bakardı?

Birkaç saniye o şekilde durdular,ardından ikiside aynı anda geri çekildi.

Deniz,'' Te..Teşekkür ederim.'' Dedikten sonra,ağırlığını sağlam olan bacağına vererek,yatağın ucunda olan kıyafetleri eline aldı ve banyoya doğru yürümeye başladı.

Banyoya geldiğinde,elindeki anahtara bakıp,gülümsedi. Bunu Güney'e tutunduğu sırada,onun cebinden araklamıştı.Bu sayede,Deniz'i almadan gidemeyecekti.

Deniz,elindeki anahtarı musluğa bıraktı ve hızla üstünü değiştirdi. Üstünden çıkardığı hasta elbisesini çöp kutusuna attı ve anahtarı alarak,yaralı bacağını acıtmamaya çalışan bir şekilde aşağı inmeye başladı.

Bahçeye indiğinde,Güney'in arabasını tanıması 20 saniyesini aldı. Canını acıtmadan,arabaya doğru ilerlemeye başladı.

Arabaya yaslandı ve ağırlığını yaralı olmayan ayağına aktardı.

Birkaç saniye sonra, Güney'in elinde kahve bardağıyla gelmekte olduğunu gördü.

Güney,Deniz ile aralarında yaklaşık 30 santim kala durdu.

''Deniz,senin ne işin var burada? Yukarıda olmalıydın.''

''Seni bekliyordum.'' Dedi Deniz muzip bir tavırla ''Ve geç kaldın.''

Ardından elindeki anahtarı Güney'e attı ve arabanın kapısının kolunu kavradı.

''Benimle gelemezsin, Deniz.Orada ne ile karşılaşabileğimizi bilmiyorum.Daha 2 gün önce vuruldun.Şanslıydın çünkü kurşun bacağına geldi.Şansında en ufak bir sapma seni ölüme götürebilir.''

Deniz,tuttuğu kapı kolunu bıraktı ve Güney'e yaklaşarak,sinirli bir tavırla soludu.

''Bak,ben salak değilim.Neler olabileceğinin bilincindeyim ve korkmuyorum.Bana sahip çıkan insanlar kayıpken,benden oturup beklememi istiyorsun!''

Güney, cevap olarak sürücü koltuğuna geçti. Deniz de yolcu koltuğuna geçince,anahtarı kontağa soktu ve gaza bastı.

Neyle karşılaşacakları meçhuldü.

Lakin,şikayet ettikleri pek söylenemezdi.

Eveet,bir bölümün daha sonuna geldik :D Bölüm hakkındaki görüşlerinizi bildirmeyi ve vote vermeyi unutmayın! 

Sorgu  -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin