Bölüm 19- Yarın

124 22 9
                                    

İki hafta. 

Dolunay'ın, Deniz'in birlikte yaşama teklifini kabul etmesinden tam iki hafta geçmişti.  İki genç kadın bu teklifin ardından yalnızca birkaç kere telefonla konuşmuş, bir kere de kahve içmişlerdi. Ama bu konuşmalarında sadece günlük konulardan söz etmişlerdi. Domatesin fiyatı, havaların ne kadar sıcak olduğu ve saçları için hangi saç kremini kullandıklarını falan tartışmışlardı ama kendi durumları hakkında bir türlü konuşamamışlardı. Bütün bu olanlar ikisi için de ağırdı ve daha da ağırlaştırmaya gerek duymamışlardı. 

Dolunay, Deniz'e ilk abla dediğinde garip bir sessizlik olmuştu ve ikisi de oldukça şaşırmıştı. Ama ortada inkar edilemez bir gerçek vardı. Deniz, abla olmayı, Dolunay ise bir ablasının olmasını sevmişti. Sadece bunu dillendirmeye henüz hazır değillerdi.

Bu gün ise ikisi de epey heyecanlıydı çünkü sonunda Deniz, Dolunay'ın babasıyla tanışacaktı. 

Dolunay'ın babası, eski karısının önceden bir çocuğu olduğunu biliyordu ve zamanında Fahriye Hanım'a kızını bulması konusunda yardım da etmişti fakat bir sonuç alamamışlardı. Bu yüzden Dolunay'ın, onu bulduğunu öğrendiğinde yaptığı tek şey sevinmek olmuştu.

Deniz o gün erkenden kalktı. Giymeyi sevmediği ama acil durumlar için gerekebileceğini düşündüğü tek tük elbiselerinden yazlık,uzun ve üzeri dantelle kaplanmış elbisesini giydi. Saçlarını salıp şekil verdi ve evden çıktı.

Bir taksiye bindi ve Dolunay'ın bu sabah mesaj attığı adrese gitti. Taksi orta büyüklükte, mavi-beyaz bir apartmanın önünde durduğunda, kalbi ağzında atıyordu.

Üzerinde Dolunay ve babasının adı yazan zile bastığında ki heyecanını anlatacak bir kelime yoktu.

Asansöre bindi ve Dolunay'ın söylediği kata çıktı. Asansörün çaprazındaki kapıda Dolunay'ı gördü. Dolunay kapıya yaslanmıştı ve yüzünde büyük bir tebessüm vardı.

''Hoş geldin.'' dedi Dolunay, ablasına.

Deniz ''Hoş bulduk.'' dedikten sonra ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Dolunay kapıyı kapattı ve Deniz'e salonun yolunu gösterdi.

Salonda, Dolunay'ın babası Sadık Bey oturuyordu. Sadık Bey hafif kır saçlı, orta boylu ve biraz cılız bir adamdı. 

Deniz o an, kendi kanından olan bir babayla büyümenin nasıl olacağını düşündü. Ardından bu fikri aklından attı. Şimdi ne yeri ne de zamanıydı.

Üçü birlikte pek çok şeyden konuştular. Sadık Bey kızlara annelerinin muhteşem bir kadın olduğunu anlattı. Karısını anlatırken gözleri parlıyordu adamın. Onu çok sevdiği öyle belliydi ki! Sadık Bey'in anlatışını uzaktan gören bir insan bile bunu anlayabilirdi.

Uzun bir konuşmadan sonra Dolunay, babasına, Deniz ile birbirlerini daha yeni bulduklarını ve beraber yaşamak istediklerini söyledi. Sadık Bey'in az da olsa üzüldüğü aşikardı fakat birbirlerini bulan bu iki kardeşi ayırmak da istemiyordu.

"İstediğiniz zaman gelip bizimle kalabilirsiniz." dedi Deniz. Bu adamı sevmişti ve bu yüzden üzülmesini istememişti.

Sadık Bey burukça gülümsedi ve iki kardeşe izin verdi. Bu iki genç kadının mutlu olduğunu gördüğünde, doğru bir karar verdiğini anladı.

Çorba, köfte ve pilavdan oluşan bir yemek yedikten sonra, Deniz gitmek için evden ayrıldı. Dolunay ise apartmanın kapısına kadar ona eşlik etti.

"İstersen, yarın eşyalarını benim evime getirebilirsin." dedi Deniz gülümseyerek. İlk defa kendi kanından olan biriyle aynı evi paylaşacaktı ve doğal olarak çok heyecanlıydı.

"Tamam." dedi Dolunay gülerek. "Yarın, taşınıyorum o zaman." Dolunay'ın mutluluğunu anlatmaya ise kelimeler yetmezdi. Hastası olarak onu ilk gördüğünde ona sarılmak istemişti. Ona 'abla' demek istemişti ve onun hayatında olmak istemişti. Ama onunla birlikte yaşamak hayallerinin bile ötesindeydi.

"Yarın." dedi Deniz. Ve ardından gideceği yönü gösterdi. "Ben gideyim o zaman."

Dolunay tebessümle başını salladıktan sonra kollarını Deniz'in boynuna doladı. Deniz birkaç saniyelik şaşkınlıktan sonra kendine geldi ve o da kollarını Dolunay'ın beline doladı. O an hissettikleri çok başkaydı. İnsanın kardeşine sarılması çok güzel, çok özel bir şeydi ve iki kız da bunu ilk defa tadıyordu.

İkisi de kollarını aynı anda çözünce, Deniz çok mutlu bir şekilde oradan ayrıldı ve evine gitti. Yarın her şey değişecekti.

Nitekim değişti de, Deniz çalıştığı hastaneden bu gün için izin almış, Dolunay"la konuşup yolda olduğunu öğrenmiş ve evine gidip Dolunay'ı karşılamak için taksiye binmişti. Dolunay'ın varıp varmadığını öğrenmek için aramıştı fakat telefonu açan olmadı. Jarjı bitmiştir , diye düşünürken telefonuna tanımadığı bir numaran bir mesaj geldi.

"Kardeşini bulmak ve ailene ne olduğunu öğrenmek istiyorsan, dediklerimi harfiyen yapacaksın."

**********
Vee işte böyle jsgdjs Oy ve yorum istiyoruuum

Sorgu  -Tamamlandı-Onde histórias criam vida. Descubra agora