Bölüm 11- İnci

201 36 4
                                    

Dolunay, sıkıntıdan tam 3 kere süpürdüğü odasında oturuyordu.
Bazı insanlar sıkılınca yürüyüş yapar, bazıları ise film izlerdi.
Dolunay ise temizlik yapardı.
Bir derdi olduğu zaman temizlik yapıyordu çünkü temizlik yapınca ilgisini sadece buna veriyordu ve düşünmekten biraz da olsa kaçabiliyordu.
Hayatında her şey mükemmel bir şekilde ilerlerken (!) bir de başına Güney belası çıkmıştı! Güney ile konuştuğu günden beri bir hafta geçmişti.
Hayır, neden ablasıyla onun arasında olanlara karışıyordu ki?
Hem neden Güney'e olanları unutturmamıştı? Belki de yorulmuştu, belki de Güney'in sözlerini hazmedememişti. Bilmiyordu Dolunay. Ama o an, içinden onu etki altına almak gelmemişti.
Şuan tek bildiği, dna testini Güney'in suratına fırlatmak istediğiydi.
Şimdi.. Saç telini nasıl alacaktı? Gözlerine bakıp, saçını koparmasını istemek ona mantıklı gelmiyordu. Sırf Deniz'i sevdiğini aşırı belli eden ukala biri istedi diye ablasının zihnine tecavüz etmeyecekti.
Normal insanlar istediklerini nasıl elde ediyorsa, o da öyle yapacaktı.
Saçmalayacaktı.
İnsanlar istedikleri şeylere ulaşmak için inanılmaz derecede saçma yollara başvurabiliyorlardı. O neden yapmasındı?
İçine son hız işleyen sıkıntıyı bir nebze olsun dağıtabilme umuduyla dışarı çıkmaya karar verdi.
Üstünü değiştirip, çantasına ihtiyacı olan şeyleri doldurduktan sonra, ayakkabılarını giyip kendini apartmandan dışarı attı.
Kulaklıklarını takıp, geçen gün Deniz'le buluşmak için gittiği kafeye doğru yürümeye başladı.
Kafeye geldiğinde kahve almak için sıraya girdi. Sıra ona geldiğinde karşısındaki kişiye bakmadan siparişini söyledi.
Başını içeceklerin olduğu tabeladan indirince, karşısında Ali'yi gördü.
"Hey, burada mı çalışıyorsun?"
Üstünde kafenin adı yazan bir önlük olduğuna göre kesin karşıdaki dükkanda çalışıyor.
"Evet, üniversitede son senem ve harçlık çıkarmak için burada yarı zamanlı çalışıyorum." diyen Ali, tebessüm ederek, Dolunay'ın siparişini önündeki ekrana girdi.
Dolunay'ın arkasındaki, saçı oldukça kötü bir şekilde sarıya boyanmış kadın "Biraz hızlı olabilir misiniz acaba?" diye cırladığında, Dolunay gözlerini devirdi.
"Siparişin hazır olunca haber veririm Yeni Ay." dedikten sonra göz kırptı.
Dolunay, "Yeni Ay, ha? Çok yaratıcısın." derken, kalbinin kan pompalama sesini duymamaya çalışıyordu.
Ağzında kocaman bir gülümsemeyle masasına oturdu.
******

Güney'in karşısında oturan adamın ısrarı sinir bozucu bir duruma gelmeye başlamıştı.

''Bak Güney, seni severim. Kızıma senden daha iyi bir eş adayı bulabileceğimi sanmıyorum. Senin gibi başarılı bir polisin damadım olmasını çok isterim..'' kahvesinden bir yudum çektikten sonra devam etti. ''..hem, hemen evlenin demiyorum ki! En azından bir yemeğe çıkın, birbirinizi tanıyın. Birbirinize çok uygun olduğunuzu düşünüyorum.''

Güney karşısındaki Emniyet Müdürü'ne baktı. 'Bende sana bir kere çakmanın çok uygun olacağını düşünüyorum' diye geçirdi içinden. 

''Bakın, Kemal Bey.. benim hoşlandığım biri var ve..''

Adam, Güney'in cümlesini bitirmesini beklemeden lafa atladı.

''Peki nişanlı mısınız?''

''Hayır ama..''

''İşler ciddiye binmediyse, kızım İnci ile buluşmaman için bir sebep yok demektir, Güney.''

Kemal Bey, Güney'in cevap vermesini bile beklemeden ayağa kalktı.

''Bu akşam, saat sekizde aşağı sokaktaki restoranda buluşuyorsunuz, tamam mı delikanlı?'' dedikten sonra kapıyı açıp dışarı çıktı.

Kapıyı arkasından kaparken, Güney'in kendisine sekiz tane patlatmak istediğinden haberi yoktu tabii.

Güney'in emniyet müdürüyle ters düşmek gibi bir isteği yoktu. Fakat sırf risk almamak için böyle bir buluşmaya gitmek ona mantıklı gelmiyordu. Ama emniyet müdürünün gözünden düşerse de kötü şeyler olabilirdi.

Güney,Deniz ile bir hayat kurmak istiyorsa, rütbesinin düşmesi veya uzaklaştırma almak işten bile değildi.

Güney bu gece o yemeğe gidecekti ve İnci'ye babasını ikna etmesini, ikisinin arasında bir şey olmasının mümkün olmayacağını söyleyecekti.

-------

Güney, saat tam sekizde, Kemal Bey'in dediği restorana gelmişti. Tam yarım saattir bekliyordu fakat gelen giden yoktu. Belkide böylesi daha iyiydi. Kemal Bey'e kızının buluşmaya gelmediğini, kendisini rahat bırakmasını daha uygun bir dilde söyleyebilirdi.

Etrafına bakınırken, kendisine doğru gelmekte olan genç kızı gördü. Kızın balköpüğü renginde uzun saçları ve bal renginde büyük gözleri vardı. Üzerine saks mavisi bir elbise giymişti ve üzerinde yürüdüğü ayakkabıların topukları olabildiğince sivriydi. Bu İnci olmalıydı.

Açıkçası Güney kızın böyle defileye gider gibi gelmesini beklemiyordu. Yani nasıl deseydi.. Kızın babası emniyet müdürüydü ve İnci daha yeni polislik akademisinden mezun olmuştu. İnci'nin daha sert gözükmesini bekliyordu. Karşısındaki insanı korkudan titretecek tiplerden olduğunu sanmıştı.

İnci masanın başına gelip, Güney'in başında durmaya başladığında Güney ayağa kalkıp kızın elini sıktı.

Kendilerini izleyen bir çift kahverengi gözden haberi yoktu tabii.

Beril ve Barış, Deniz'in geçmiş doğum gününü kutlayamadıkları için üzülmüşlerdi ve Deniz'i zorla buraya getirmişlerdi.

Belki de Deniz, kolanın asidinin burnuna çarpmasını bekleyerek geldiği yerden, şu an Güney ile el sıkışan kızın kanıyla yüzünü yıkayarak çıkacaktı. 

Oy ve yorum istiyoruuum lskdmklsmd Kapağımızı yapan Teddybear Photoshop'a çook teşekkürler 💞

Sorgu  -Tamamlandı-Where stories live. Discover now