15

5.4K 406 73
                                    

Sabah uyandığında Mi'yi bulamadı. Kalktı ve evde gezindi. Sırayla kendi odasına, mutfağa ve banyoya baktı ama Mi yoktu. Dün artık o adamın yanında çalışmayacağını söylemişti. Oraya gitmiş olamazdı. Mi sözünü tutardı. En azından onun hakkında bunu biliyordu. Bakkala gitmiş olabileceğini düşündü. Bunu doğrulamalıydı. Sadece haberleşmek için kullandığı telefonunu almak için kendi odasına döndü. Kısa bir süre elleri titredi. Kötü bir haber almak istemiyordu. İki, üç, beş, sekiz.. Kaç kere aradığını sayamıyordu. Telefon çalıyordu ama açan yoktu. Mesaj atabilirdi.

+Mi nerdesin

+Seni merak ediyorum

+Lütfen telefonu aç

+Ya da mesaj yaz

+Mi lütfen
.
.
.
.
Mesajlar böyle devam ediyordu. Yerinde duramıyor evin içinde turlar atıyordu. En sonunda bekleyemedi ve dışarı çıkıp Mi'yi aramaya karar verdi. Üstüne alel acele birkaç şey aldı. Parmaklarını saçlarına geçirdi ve onları geri itti. Böylece görüş alanını arttırdı. Henüz Mi saçlarının yeni şeklini farketmemişti. Onunla uzun uzun konuşmak istiyordu. Onu yeniden tanımak, -gerçi tanımıyordu ama- bildiklerini unutup her şeye baştan başlamak. En azından bu sabah uyandığından beri böyle hissediyordu.

Evden çıkarken anahtarını almamıştı. Bunun için pişmanlık duymadı. Telefonu yanındaydı ve çilingir çağırıp kapıyı açtırabilirdi. Ya da kim bilir belki Mi'yi bulurdu, ondaki anahtarla kapıyı açalardı. Normalde hızlı yürüyen Namjoon, şuan adeta uçuyordu. Bilindik sokakları, alışveriş merkezlerini, yakın parkları dolaştı ve yine çalıştığı yere gitti. Fakat bu ona bir yarar sağlamamıştı. Üstüne birde Jeon Jungkook peşine takılmıştı.

"Sabah onu bulamadım"

"Hiç buraya uğramadı"

"Zaten artık uğramayacak"

"Owh neden"

Namjoon yumruğunu sıktı ve dudağını ıssırdı. Birde bu adamla uğraşmak istemiyordu. Zaten ona büyük bir kin duyuyordu. Birde şuan hiç sırası değildi.

"Adın ne?"

"Jeon Jungkook"

"Bak Jeon Jungkook, ne yapalım biliyor musun, sen konforlu koltuğunda otur. Bende karımı arayayım"

"Benimde iş arkadaşım"

"Saçmalama sen onun yarı patronu sayılırsın"

"Herneyse bende geleceğim"

Namjoon bu adama zarar vermek istemiyordu. Daha doğrusu kimseye zarar vermek istemezdi. Bu yüzden ona katlanmalıydı, en azından birkaç saat. Zaten sonrasında işinin başına dönmek kalırdı.

Jeon Jungkook yanından ayrıldığında ikindi vaktiydi. Seok Jin'i aradı. Ona gelemeyeceği haberini vermemişti. Belki bu saatte aramak anlamsız olabilirdi ama yine de numarayı çevirdi.

"Hyung"

"Owh Namjoon"

"Bugün gelemedim hyung kusura bakma"

"Sorun değil ama neden gelmedin"

"Mi, ortalıkta yok ve onu arıyorum"

"Öyle mi belki işten çıkınca onu bulman için sana yardım edebilirim"

"Teşekkürler hyung"

Bu saate kadar soğukkanlı kalmıştı. Ama saat ilerledikçe içinde fırtınalar kopuyordu. Beynine aynı anda hücum eden milyonlarca düşünce onu dengesizleştiriyordu. Havanın hafiften soğulmasıyla içindeki fırtınalar büyümüştü. Mi eve dönmüş olabilirdi. Namjoon böyle düşünüyordu ve adımlarını eve doğru yönlendirdi. Yürürken gözü hep yerdeydi. Önüne çıkan taşları ayağının ucuyla tekmeliyordu. Elleri ceplerindeydi. Hırkasının kapüşonunu örtmüştü. Dışarıdan bakan biri onun dertsiz, tasasız, rahat biri olduğunu düşünebilirdi. Ama Namjoon'un içinde durumlar farklıydı. Uyandığından beri Mi'yi arıyordu ve doğal olarak hiçbir şey yememişti. Açlık etkisini yeni yeni gösteriyordu. Hızlı yürümesine engel oluyordu ve başını döndürüyordu. Seok Jin'den gelen aramayla adımlarını daha da yavaşlattı.

freedom ; kim namjoon ✓Where stories live. Discover now